logo

ÖLÜM KOKUYORSA HAYAT!…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Bir hastane odasında yeşil gözlü adamın ölümü ile tanıştım kaçınılmaz gerçekle… Doktoru;‘öldü başınız sağ olsun’, dediğinde yalnızca sustum. Ben kimseye asla ‘başınız sağ olsun’ demedim, diyemedim. Oysa yaşamdan daha büyük bir gerçektir ölüm. Sonsuz istirahati çağrıştırır hep bana. Ölenin ardından bıraktıklarına acırlar çoğu kez. Kimi öksüz kalmıştır, kimi yetim, kimi dul, kimi evladını kaybetmiştir. Geride kalanlar için hep üzülecek bir yer bulunur ölümlerde. Hâlbuki hakikat; vay gidene gerçeğidir. Geride kalanlar bir şekilde hayatlarına mutlaka devam edeceklerdir. Peki ya ölen? İşte o bir daha dönüşü olmayan yerdedir.

Eğer ölen tanınmış bir isim ise herkesin söyleyeceği sözü vardır. Bu sebeple denir ki; bir iyilik konuşulurmuş, bir de kötülük… Kimseyi incitmemek, adaletten ve insan sevgisinden taviz vermemek gerek yaşarken. Aslında yaşamak bir sanattır. Oya gibi işleyeceğiniz bir kilim, en güzel tabloyu çizeceğiniz bir resim, notalarını yazacağınız sonsuz senfoni… Bıkmadan, yılmadan, korkmadan, onurluca yaşanacak bir ömür herkesin dileğidir. Ne var ki nicedir bir gün gideceğimizi unutur olduk. Kırıyoruz, incitiyoruz, acı veriyoruz, acı çekiyoruz; sözün özü yaşarken zaten cehennemi kendimize yurt ediyoruz.

Hayatta bir kişinin yapacağı en büyük iyilik; kendini alternatifsiz bırakmayacak kadar egosunu yenmiş olarak yaşamasıdır. Ben yokken de benim yaptıklarım, yapıyor olduklarım ve yapacaklarım olmalı hayatta. Bir sanatçı isem, yerime yenilerini yetiştirmiş olmalıyım… Bir bilim adamı isem, sırlarımı vererek yok olmalıyım. Bir usta isem, çıraklarıma her şeyi öğretmeliyim. Bir öğretmen isem, öğrencilerimi yetiştirmeliyim. Bir anne isem, ben olmadığımda da kendine yetecek evlatlar büyütmeliyim…

Peki, ya bir sevgili isem?

            İnsan yalnızca yârine tektir. Elbette yaşamın içinde birden fazla aşık olabilir insan, sevebilir de. Ama her aşk kendine tektir, her âşık maşukuna yegânedir. Kokusu vardır, burcu burcu burnunuzun direğini titreten. Gülüşü vardır, güldüğünde dünyanızı aydınlatan. Sevmeleri vardır, yüreğinizi kavuran. Herkesin gülü kendine kokar işte… Herkesin yâri kendine tektir.

            Bir gecenin karanlığıdır ölüm. Korkulması bilinmezliğinden gelir. Zira insanoğlu yalnızca bilmediğinden korkar şu âlemde… Bir veda mıdır, bir başlangıç mı? Âlimler, bilim adamları, sosyologlar, tıp hekimleri farklı farklı yorumlayacaktır bu konuyu. Gerçek olan şu ki; dönüşü olmayan bir yolun başlangıcı ve bildiğimiz yaşadığımız her şeyden kopmaktır ölüm.

            Önceleri ölümün şaşkınlığı ile geçerken, zamanla özlem girer araya. Özlersiniz yitirdiğinizi, onun ne hallerde olduğunu bilmez, merak edersiniz. Rüyalarınıza girer de o rüya hiç bitmesin hiç uyanmayalım dersiniz. Yaşanılan her şeyi düşünür, düşündükçe elemlere sevk olursunuz.

            Geçenlerde öğrencilerime ritim konusunu anlatırken evrende ki en önemli ritim olayının doğum ve ölüm olduğunu açıkladım. Doğum ve ölümlerin eşitliğinin dengeyi sağladığını anlattım. Ders bittiğinde kendime şaşırdım, hayret ettim. Ne kadar doğal anlatmıştım ölümü. Oysa sevdiğimin ölümünü aklıma getirdiğimde bile dinmek bilmeyen fırtınalar yaşarım içerimde…

            Ey ölüm korkmuyorum senden derken ne kadar da korktuğumuzu seziyor mudur acaba? İliklerimize kadar işlemiş hüznün heybeden dökülenlerini toplayarak gidiyoruz giderken. Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır: Yaşamın anlamını kaybetmek.

Kubbede hoş seda bırakmak dileğiyle…

Aşk ile eyvallah

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İSTANBUL’UN TARİHİ YAPILARI – 2

    15 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    Yazarlarımızdan Mecit Bülent Yeşil, İstanbul'un tarihi yapıları ile ilgili değerlendirmesinin 2. bölümünü yazdı. Pera Palas Meşrutiyet Caddesi’nde yer alan Pera Palace Hotel, günümüzde müze otel olarak kullanılıyor. Romanlara ve filmlere konu olan Orient Ekspresi, İstanbul-Paris tren seferlerine başlayınca Avrupa standartlarına uygun bir otele ihtiyaç duyuldu ve 1892’de Pera PalaceHotel’in yapımına başlandı. Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan ikonik yapı; Art Nouveau, neoklasik ve oryantalist mimari üslupları bir arada barındı...
  • LEONARDİT’in Tanımı

    09 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    İTO 81.Doğal ve İşlenmiş Katı yakıt Meslek Komitesine kayıtlı müteşebbisleri temsil eden bir sorumlu olarak bu bilgiyi sizlerle paylaşmayı en büyük görevlerden birisi olarak addediyorum.((KÖMÜRÜN HAM HALİ olarak değerlendirebileceğimiz bir mineral leonardit.Son zamanlarda tarımda tamamlayıcı bir şekilde kullanılmaya başlanan ve aranan duruma gelen üründen bahsediyorum)).KÖMÜRÜN KULLANIM ALANLARINI SAYARKEN GENÇ KÖMÜRLER GÜBRE OLARAK DA KULLANILABİLİR PRENSİBİNİ SÜREKLİ VURGULUYORUZ.ÜLKEMİZDE BOL MİKTARDA BULUNAN LEONARDİT NİMETİNİ VURGULARKEN ...
  • GALİBİN SAHİBİ ÇOK,  MAĞLUBUN HİÇ OLMAZMIŞ 

    06 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    Eğri oturup doğru konuşmak lazım  diye meşhur bir söz vardır. Belediye seçimlerini geride bıraktık. Türkiye genelinde halkın  sağduyusu ile huzurlu bir seçim atmosferi yaşadık. İstisnalar hariç bir Allah’ın Kulunun burnu kanamadı. Analiz kısmına gelince;  tebrik etmek lazım seçimin galibi Türkiye genelinde  CHP oldu. Çünkü,  Millet İttifakı halk tabanında birleşirken, Cumhur İttifakı  ise dağılarak seçime gitti..  Elbette seçim sonuçlarının sadece sebebi bu değil. Ekonomik zorluklar, emeklinin çilesi, enfl...
  • MEVLÜT BEY’İ NEDEN DESTEKLİYORUZ

    27 Mart 2024 Köşe Yazıları

    31 Mart Yerel yani belediye seçimlerine 3 beş gün kala elbette görüşümü açıklamak zorunda olup net tavır sergilemek durumundayım. Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin Bey’in seçim çalışmalarını yakından takip eden bir kardeşiniz olarak birkaç cümle yazmak istedim . En dikkatimi çeken çalışmalardan biri mahallerde gerçekleştirdiği  ‘’Söz Siz’de’’  programlarıdır. Oldukça ilginin olduğu ve vatandaşların cesurca hasbihal ettiği bu söyleşilerde,  dikkatimi çeken şu sözleri buraya da almak istedim. Ne dediler?  Kağ...