Son Dakika
Kağıthane’de Trafik Kazası: 6 Araç Hasar Gördü
Kağıthane’de 22 motosiklet alev alev yanarak küle döndü
Kağıthane’de Okul Servisi Kazası: Yaralılar Var
KAĞITHANE’NİN YENİ EMNİYET MÜDÜRÜLÜĞÜNE KIVANÇ TAŞÇI GETİRİLDİ
Kağıthane’de kuyumcuda 350 bin liralık altın kolyeyi çalan şüpheli yakalandı
Kağıthane’de Uyuşturucu Operasyonu
Hayatın en önemli gerçeği bence ölümdür. Ve yine en büyük ödülümüz öleceğimiz anı bilmemektir. Bir gecenin karanlığıdır ölüm. Korkulması bilinmezliğinden gelir. Zira insanoğlu yalnızca bilmediğinden korkar şu âlemde… Bir veda mıdır, bir başlangıç mı? Âlimler, bilim adamları, sosyologlar, tıp hekimleri farklı farklı yorumlayacaktır bu konuyu. Gerçek olan şu ki; dönüşü olmayan bir yolun başlangıcı ve bildiğimiz yaşadığımız her şeyden kopmaktır ölüm. Yaşamın adil olmadığını biliriz.
Doğarken engelli doğan birisi, ölümcül bir hastalıkla ömür boyunca savaşmak zorunda kalan birisi, seçmediği halde Gazze gibi bir yerde doğup bomba ve silah sesleriyle büyüyen birisi, anne ve babası olmayan birisi ve sevgiden mahrum birisi adaletten bahsedemez.
Ben daha genç çağlarımda yazarken hep bir cümle kullanırdım. ‘ACIYA BORCUMU ÖDEDİM’ derdim. Artık bu sözün geçerliliğine inanmıyorum. Acı ödenecek ve bitecek bir borç değilmiş, öğrendim. Yaptığımız ve yapacağımız en büyük hata kendimize acımaktır. Yaşadıklarımızın sadece bize münhasır olduğunu sanmamızdır. Oysa ki; her birimiz kendi payımıza düşenleri yaşıyoruz aslında, ne bir eksik ne bir fazla. Seçimlerimiz bazen dozunu artırıp eksiltse de sonuç çok farklı olmuyor. Şekli, yeri, zamanı değişse de birçok insan acı çekiyor… Değişmeyen ve aynı kalan tek şey ise her acının acıttığı gerçeğidir. Bir kadın ile tanışmıştım yıllar evvel. O zamanlar 20 li yaşlarındaydım. Kıbrıs ta bir park Girne sahilinde ve çok sıcak bir gece.. En yakın dostumun 2 kızını sıkıldıkları kokteylde annelerini rahat bıraksınlar diye parka getirmiştim. Lakin salıncaklarda 50 li yaşlarında bir kadın çığlıklar atarak sallanıyor ve kimseye salıncakları vermiyordu. Çok dikkatli bakışlarım Onun da dikkatini çekmiş olacak ki; yavaş yavaş salıncağı durdurdu ve: -Nedenini merak ediyorsun değil mi? Dedi. Öyle şaşkındım ki cevap veremedim yalnızca kafamı evet anlamında salladım. Kadın ise kendinden çok emin bir ses tonuyla konuşmaya başladı: – Bakın genç hanım! 50 yaşımı geçmiş olabilirim. Mimar olabilirim. Artık çok zengin bir kadın olabilirim. Lakin yaşamadığım çocukluğum var. Hayat bir zncir gibidir. Bu zincir halkalardan oluşur. Halkalardan birisi eksik ise zincir kopar. Ve siz her nerede hangi yaşta hangi konumda olursanız olun; eksik halkayı tamamlamak zorundasınız. Ben eksik halkamı tamamlamaya çalışıyorum yalnızca dedi. Önyargılardan o gün nefret etmeye başladım. Kendime çok öfkeliydim 5 dakika evvel o kadın hakkında çok kötü şeyler düşündüğüm için. Bazen gördüğümüz fotoğrafı doğru yorumlayamadığımızı da o gece öğrendim. Her şey hep göründüğü gibi değildir aslında… Ömür yola çıkmak için hazırlık yapmadığımız bir serüven. Yaşanacak hiç bir şeye hazırlıklı değiliz, provası yok çünkü hayatın. Lakin her acı hissedilmeyi hak edecek kadar gerçek. Bu gerçeği kabullenmek bizi yalnızca güçlü kılmaz, aynı zamanda özgür yapar. Özgürlük ve güç ise insanın yaradılışında vardı. O halde acılar kaçınılmazımızdır. Acı çektikçe güçlendiğimiz; acı çektikçe özgürleştiğimiz…
Aşk ile eyvallah…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
28 Aralık 2024 Köşe Yazıları
09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları
05 Kasım 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları