logo

OMUZUNDAKİ SESSİZLİK

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com

   Yıllar evvel görevim gereği çok seyahat ederdim. Her seyahatin beni en mutlu eden yanı uçsuz bucaksız maviliği ile gözlerimi kamaştıran denize kavuşmak olurdu. İşte tam o anda tüm yol yorgunluğum geçer, sanki huzuru kucaklarmışım gibi hissederdim.Denizin kokusunu içime çektikçe ruhum yıkanırdı adeta… Lakin yaptığım seyahatin sonunda deniz görmek yoksa hep üşürdüm ben… Yine de mecburiyetlerden olsa gerek karanlık dehlizlerinden geçerek gitmek zorunda olduğum yere gider; içim buruk geri dönerdim.

Çaresizliklerimizde aradığımız çare midir? Yoksa sığınacak liman, tutunacak dal mıdır? Kavramların kargaşası dedikleri şey en çok duygularda yaşanıyor. Örneğin; psikiyatristlerin terapilerde yaptıkları en önemli destek; kişinin o an yaşadığı duygunun adını koyabilmek ve bunu kişiye söylemektir. Zira insan;  yalnızca bilinmezden ürker ve panikler. Bildiği sürece nasıl baş edeceğini de öğrenecektir.

Gitmenin dayanılmaz gerçeğini nasıl yaşar insan? Gidişinin fırtınalar koparamayacağını gördüğünde üzülerek mi? Gidişinin kimsenin umurunda olmayacağını bilerek mi? Gidişinin; ne gökyüzünün mavisini ne de ormanların yeşilini değiştirmeyeceğini hissederek mi? Gidişinin ne bir şeyin sonu ne çok şeyin başlangıcı olmadığını görerek mi?

Aşkın duru hali en güzeli olandır… Koşulsuz, kayıtsız, çıkarsız, net ve düz… Aşk o zaman gerçek oluyor. Sonsuzluğu olmadığına inanmaktayım. Zira yalnızca yaşanmamış olan aşk bitmeyen aşktır. Tutku olduğundan elbette bitecektir bir gün yaşandığında. Burada asıl olan aşk bittiğinde;  yerini güzelliklere bırakabilmektir. Sevgi gibi, sadakat gibi, bağlılık gibi, saygı gibi…

Aşk bir tercih değildir. Eğer tercih olsa idi seçilmiş olurdu. Oysa kime nerede ne zaman âşık olacağımızı hiç birimiz seçemeyiz. Aşkın yaşı yoktur gerçeğini iliklerine kadar yaşayabilmesi için, kişinin 40 yaşını devirmesi şarttır. Hayat ne zaman başlar sözüne hayatın farkına vardığımız an diyebiliyorsak o halde hiçbir şey için geç değildir. Hala nefes alıyor isek yaşayacaklarımızda vardır muhakkak.

Aklım çok karışık. Verda Hocam dedi ki; yönün ne olursa olsun kalbin senin kıblendir.Veysel kardeşim arkadan seslendi; : Kuş ölür, sen uçuşu hatırla yani geride bıraktıklarına değil andan tat almaya bak abla. Ditesim, her zaman ki masumiyeti ile bu yazı için yapılan fikir tartışmasında canı gibi sevdiği Deniz’inin yorgunluklarından tedirgin… Kadir uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin; diyor. Herkesin ortak düşüncesi; başımızı yaslayacak bir omuz ve sessizlik… Oradaki sessizliğin yalnızca huzur olduğunu konusunda herkes hemfikir. Öyle gürültüler yaşanmış ki; gürültüden sessizliğe; kavgalardan barışa;kaygı, endişe ve sıkıntılardan huzura koşar adımlarla gitmek istiyoruz.

Sancısız doğum olur mu hiç? Doğum esnasında genel anestezi alınsa dahi uyandıktan sonra ne acılar çekilir. Kolay ayrılık olur mu hiç, ya da acısız ayrılık? İmkânsızdır bu, olamaz elbette. Fakat yeni başlangıçlar için bitmesi gerekenler bitmelidir. Bunun içinde insan aklının tahayyül edemeyeceği bir cesaret gereklidir. Zira sadece kendisi ile savaşında çaresizdir insanoğlu. Kendisine galip gelmenin yolunu bulmaya çalışırken kaybolur.

Sevdiğinin omuzundaki sessizlik için sanılır tüm gaye; ancak bir avuç mutluluktur istenen. Bir dilim kızarmış ekmek kokusundaki çekim gücünden daha kuvvetlidir, bir yorgunun huzur arayışı… Artık ok yaydan çıktıysa, niyet bozulduysa, tahammül bittiyse yola revan olmak vakti gelmiştir. O yolun ne olduğunu bilen tek bir kişi yok ise şu koca kâinatta yine de yola çıkılmalıdır. Çünkü insanın kendini mutsuz bir hayata mahkûm etmesi; 40 yıllık mahkûmiyetten daha ağır bir bedeldir.

Uzun saatler oldu, kelimeleri yan yana getirmeye çalışırken dökülen gözyaşlarım hırpaladı beni. Ağlamayı özlediğimi hissediyorum. İçimde kaybetmekten tedirgin olduğum umutlarım var, yaşamayı çok arzu ettiğim hayallerim var, yolun sonunda görmeyi istediğim deniz var… Ve sahip olduğum yaslanabileceğin bir omuzum, sana vereceğim heybedeki yaşanmışlıklarım, suskunluklarım, sessizliklerim, acılarım ve bolca sessizlik var… Çık o yola, sadece sana iyi geleceği için değil; denizin de seni beklediğini bilerek çık…

Aşk ile eyvallah.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • MEYVE AĞACI

    12 Eylül 2024 Köşe Yazıları

    Herhangi bir sohbet esnasında veya görüşmelerde, mecazi ve ya gerçek anlamda ifade edilen, meyve veren ağaç taşlanır sözleri; bize, bazı olmaması gereken tutumları hatırlatır. Bu ifadeler, olumsuzluk örnekleri olduğu gibi, hazımsızlığın da bir işareti gibidir. Meyve veren ağaç niye taşlanır, taşlanmasa olmaz mı. O, meyve ağacının meyve verecek çiçeği niye koparılır, koparılmasa olmaz mı. O ağacın dalı niye kırılır. O, meyve veren ağaca, zarar vermek yerine, ihtiyacı olan su ve toprakla beslense, bakımı yapılarak; meyvesinden, ağ...
  • ADAM OLMAK

    22 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    Hani bir deyim vardır ya. Adam ol adam.  Evet, adam olmak gerekir.  Hem de, adam gibi adam.             Adamlık, para ile satın alınmıyor. Pazarı yok. Fiyat belirlenemiyor. Satın alacak maddi güç de yok. Bazen, kişilikler ve şerefler satılmış olsa da. Her insan; doğduğunda, adam gibi doğar. Nerede doğacağını bilemez,Nerede doğacağına karar verecek durumda hiç değil. Seçeneği de yok zaten. Doğuda mı, batıda mı, kuzeyde mi, güneyde mi, Java Adası’nda mı. Seçenek yok. Zenci ...
  • KATI YAKIT OLARAK PELET NEDİR?

    06 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    PELLET (PELET)YAKITI                                                                                        &...
  • EL YAPIMI KÂĞIT ATÖLYESİ ÇOCUKLARI AĞIRLAMAYA DEVAM EDİYOR

    05 Ağustos 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kâğıthane Belediyesi bünyesinde hizmet veren El Yapımı Kâğıt Atölyesi’nde el yapımı kâğıtçılık yaşatılmaya devam ediyor. Atölyeye gelen çocuklar atık kumaşların geri dönüştürülmesiyle farklı tür ve renkte kâğıtlar elde ediyorlar. Çocuklar El Yapımı Kağıt Atölyesi'nde hem kâğıdın binlerce yıllık tarihini hem de çevreye zarar vermeden geri dönüşüm gibi doğal yöntemlerle, kâğıt yapımını öğreniyorlar. El Yapımı Kâğıt Atölyesi’nde kâğıtlar tamamen doğal malzemelerden üretiliyor. Atık pamuk, ipek, keten, yumurta kolileri, gazete kâğıtl...