logo

EYVALLAH AŞK İLE…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Eyvallah; allahaısmarladık, hoşça kalın, teşekkür ederim, evet, öyle olsun gibi anlamlarda kullanılır. Tamda ruhun içinde son derece büyük bir zarafet taşır aslında eyvallah… Hoş görerek kabul etmek veya edilmektir eyvallah. Bunu başarmak içinse tekâmüle ulaşmak şarttır. Yaşanan çok büyük kavram kargaşası içerisinde ne yazık ki eyvallahta üstüne düşeni almıştır. Her şeyden evvel sanki erkeğe özgü bir kelime gibi algılanış söz konusudur. İşte en çok buna karşıyım ve çok öfkeleniyorum. Kim karar veriyor acaba hangi kelimenin erkeğe hangi kelimenin kadına özgü oluşuna? Ve eğer böyle görüyorsak hayatı; nerede kaldı önce insan olmak?

11. ve 12. yüzyıl tasavvufundaki kullanılışıyla Allahtan gelen her şey kabulümdür demek olan her türlü durum ve şeye karşın bir tür olumlu kabulleniş taşıyan, ne yazıktır ki geçen yüzyılda argoda ve özellikle kabadayı ağızında anlam kaymasına uğrayarak sanki delikanlı raconunda kullanılan bir kelime haline gelmiştir. Oysa öyle değildir.

Bir de eyvallahın tasavvufi anlamına göz atalım.Tasavvuf ‘ta 4 kapı vardır. 1- Şeriat Kapısı 2- Tarikat Kapısı 3- Marifet Kapısı 4- Hakikat Kapısı… Öğreti olarak bu kapılar birer birer geçilerek Hakikate ulaşılır. Öğrencilerinden biri Mevlana’ya sormuş; “Efendim bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?” “Şimdi bak karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. -Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at sonra gel sana anlatayım.” Öğrenci gitmiş birincinin ensesine bir tokat atmış. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana’nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş geri dönecek ama hocasına itaat var. Yaradan’a güvenip ikinciye de bir tokat atmış. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana’ya dönmüş olanları anlatmış. Mevlana;

-İşte sana istediğin örnekler…- Birinci; şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatta kısasa kısas olduğu için tokadı yiyince kalktı aynısını sana iade etti. – İkinci; tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı tam tokadı iade edecekti ki tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi. “Sana kötülük yapana bile iyilik yap”. Onun için döndü oturdu. – Üçüncü; marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaradan’dan geldiğini bilir inanır. Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı. – Dördüncü; hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir. Onun için dönüp bakmadı bile… İşte o Hakikat kapısının anahtarı Eyvallah demekle olur. Eyvallah diyen öyle bir hakikate ererki yaratılış gayesinin zirvesine çıkar. İşte Mevlana’ın oğlu Sultan Velid şöyle demiştir;

-Bizlere babamızdan maddi bir miras, büyük bir servet ve makam kalmadı. Bizlere kalan (bunlardan çok daha kıymetli, bizleri evvelkilerin mevkiine erdiren) Hakk’ın hikmet tecellilerini eyvallahla karşılama hali kalmıştır. Anlaşılacağı üzere tasavvufta da eyvallah çok önemli bir yer kaplamaktadır.

Doğruya, güzele, iyiye ulaşmak için izleyeceğini yolu kişi seçer. Mesele küçücük dünyamızda bir avuç mutluluk, bir nefes huzur ile yaşayabilmektir.

Neden bütün yazılarınız aşk ile eyvallah ile bitiyor? Bu soru uzun yıllardır soruluyor; açıklamak isterim müsaadenizle. Aşkın varlığına iliklerime kadar inanmaktayım ancak yalnızca karşı cinse duyulan bir aşktan bahsetmiyoruz. Tutkunun en dibe vurduğu kalemlerin anlatamadığı, sağırın duyacağı, körün göreceği o duygudan bahsediyoruz. Eyvallah ise kabulleniş, serzeniş, başkaldırıştır yerine göre… Aşk ta kabulleniş, serzeniş ve başkaldırış değil midir evrene? İşte o nedenle Aşk ile eyvallah efendim…

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...
  • NE OLDU BİZE

    05 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Çok önem verdiğim bir deyimi, bilginize sunarak, düşüncelerimi dile getirmek istiyorum. “Geçmiş geleceğe yön verir.”  Evet, yön vermeli de. Peki, Bu nasıl olacak. Kendiliğinden veya birisinin işaretiyle değil tabi. Geçmişimizi iyi araştırmakla, inanarak incelemekle ve geçmişe saygı duyup, örnek almakla, geçmişin geleceğe yön vereceğine inanıyorum. Bizler; geçmişimizden övgü ile söz ederken, sosyal-siyasi-ticari konularda, geçmişimizden iftihar ettiğimizi, her vesile ile dile getirmişizdir. Bu kadar övgü ve iftiharla yadetmemize rağm...
  • MEYVE AĞACI

    12 Eylül 2024 Köşe Yazıları

    Herhangi bir sohbet esnasında veya görüşmelerde, mecazi ve ya gerçek anlamda ifade edilen, meyve veren ağaç taşlanır sözleri; bize, bazı olmaması gereken tutumları hatırlatır. Bu ifadeler, olumsuzluk örnekleri olduğu gibi, hazımsızlığın da bir işareti gibidir. Meyve veren ağaç niye taşlanır, taşlanmasa olmaz mı. O, meyve ağacının meyve verecek çiçeği niye koparılır, koparılmasa olmaz mı. O ağacın dalı niye kırılır. O, meyve veren ağaca, zarar vermek yerine, ihtiyacı olan su ve toprakla beslense, bakımı yapılarak; meyvesinden, ağ...
  • ADAM OLMAK

    22 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    Hani bir deyim vardır ya. Adam ol adam.  Evet, adam olmak gerekir.  Hem de, adam gibi adam.             Adamlık, para ile satın alınmıyor. Pazarı yok. Fiyat belirlenemiyor. Satın alacak maddi güç de yok. Bazen, kişilikler ve şerefler satılmış olsa da. Her insan; doğduğunda, adam gibi doğar. Nerede doğacağını bilemez,Nerede doğacağına karar verecek durumda hiç değil. Seçeneği de yok zaten. Doğuda mı, batıda mı, kuzeyde mi, güneyde mi, Java Adası’nda mı. Seçenek yok. Zenci ...