logo

AKILLARIN  TUTULDUĞU BÖLGEDEN GELİYORUZ

AKILLARIN  TUTULDUĞU BÖLGEDEN GELİYORUZ

Kan ve gözyaşının  sel olduğu, çığlıkların arşı alaya yükseldiği,  akılların tutulduğu, asrın felaketinin yaşandığı,  adeta kıyamet tarifi yapılan bölgeye; perşembe sabahı , damadımı  ve kardeşimi yanıma alarak yola çıktım. Aracımın bozulması nedeniyle ilk durağım Düzce oldu. Arabanın tamiri sırasında Düzce’de esnaflık yapan Mustafa  bey’le depremle ilgili konuşmaya başladık. Yörükoğlu Baklava’nın sahibi …Gaziantep’liymiş . Sabahın 05:00 de Düzce  İtfaiye müdürü aramış kendisini .

 Düzce,  depremi yaşayan bir ilimiz. Dolayısıyla depremle ilgili duyarlılığı en iyi bilen insanların yaşadığı bölge. Mustafa Bey’in anlattığına göre tüm Düzce halkı Sabah Namazında sokaklara dökülmüş, esnaf dükkanlarını açmış. Öyle bir organize olmuşlar ki;  daha öğle olmadan onlarca tır yollara koyulmuş. Mustafa bey,  daha çok şeyler anlattı Düzce’nin duyarlılığı ile ilgili …  Ah benim  canım yurdum insanı…  Memleketim dışında  çok ülke gören biri olarak söylüyorum,   böyle bir millete az rastlanır.

Düzce’den sonra yola koyulduk. Ankara, Kırıkkale, Kayseri üzerinden Pınarbaşı’nda arabamızın mazotunu fulledik. Ardından deprem bölgesi;  Maraş, Göksu, deprem üssü;  Pazarcık, Gölbaşı ve Adıyaman  Merkeze gece vardık. İlk durağımız yıkılmayan bir camiydi. Şehir,  kap karanlık, hava buz gibi …   Pınarbaşı’nda eksi 27, Adıyaman’da ise   –  7,8’i hissederek yaşadık. Camiye girdiğimizde depremi damarlarımıza kadar hissetmeye başladık. Caminin içi tıka basa battaniyelerle sarılmış burunlarının ucu  dahi görülmeyen erkekli – kadınlı  insanlarla doluydu. 

Sabahın ışıklarıyla birlikte tüm şehrin yıkıldığını , çarşıların yok olduğunu,  insanların enkaz yığınları etrafında şuur ve akıllarını yitirmişçesine çaresizliklerine şahit olduk. Dolaştıkça acıları, birbirinden haberi olmayan aileleri, her metresinde ayrı  bir hikayenin olduğu güzel şehirlerimizde  adeta yıkıldık. Adıyaman, Gölbaşı, Pazarcık komple  yerle bir olmuştu. Hısımlarıma uğradım. Dünürüm Abdullah Beylerin çekirdek ailesinde  vefat yoktu. Yakınlarından çok ölen vardı. Gelinin ablası, eşi ve 3 çocuğu enkaz altında vefat etmişti. Daha çok sayıda onlarca akrabası toprakla buluşarak rablerine kavuşmuştu. Onları da ziyaret ederek dayanışmaya, teselli etmeye çalıştık.

Bu arada Abdullah Bey’in oturduğu daire, damadı ve bir evladının  evleri  ağır hasarlı iken dükkanlarının biri de yıkılmak üzereydi. Adıyaman’ın her sokağını caddesini acılar içerisinde dolaştım, enkaz yığınlarının etrafında canlı-cansız çıkarılan bir çok insan gördüm. Camiler, koca koca siteler, binalar yerle bir olmuş,  binlerce  Hz.  İnsan ölmüştü.  Cenazeler ise toplu şekilde battaniyelere sarılarak teyemmüm ettirilerek gömülmüştü.  Bu alana fazla girmek istemiyorum. Çünkü yürekler dağlanıyor. Doğrusu ayakta kalan binaların çoğunluğu da hasarlı idi.

Felaketin boyutu televizyonlardan izlenildiği gibi asla değil. Yaşamak ve görmek lazım.

AZİZ VE KADİRŞİNAZ MİLLETİMİZ

Deprem bölgesine Türkiye’nin her bir tarafından sel olup insanlar akmıştı. Her bir enkazın etrafında, cadde ve sokaklarda yiyecek ve giyeceğin her çeşidini dağıtan vatandaşlarımız vardı. Çorba, sandviç, kek,  ekmek, meyve, su  vs. çeşit çeşit her tarafta hayırda yarış ve dayanışma … yol kenarlarında dizilen tır ve kamyonlar,  ardı arkası kesilmeyen yardımlar. Kardeşlerine kucak açan bir şeyler yapabilir miyim diyen vatandaşlarımız,  hakikaten yürek dağlatan bir davranış içerisindeydiler. Ayrıca,  başta Kızılay, Afad organizasyonları ve yardım ekipleri şehrin her tarafında konumlanmışlardı. Sivil toplum örgütleri, hemşehri dernekler, özel araçlarını tıka basa  ihtiyaç malzemesi  doldurarak bölgeye gelen on binlerce fedakar vatandaş vardı.

Sadece Türkiye’mi? Asla … Ermeni, Yahudi, Farisi, Arab,  İngiliz özetle; dinlisi- dinsizi hep oradaydı.  Şair Tevfik Fikret’in dediği gibi  ‘’vatanım  tüm yeryüzü, milletim tüm insanlık’’  işte bu dizeleri bölgede açıkça görerek yaşıyorsunuz.  Adıyaman’da Ermenistan, Bulgaristan, Çin  Devleti’nin ekiplerini gördüm ama çok daha bahsedilen ülke varmış.  Bu yardımlara rağmen sıkıntılar yok mu elbette çok. İlk 4-5 gün su, elektrik verilemediği için  havanın  soğukluğundan insanlar perişan oldu. Sonraları kısmi de olsa elektrik ve su verilmeye başlandı. Hava çok soğuk. Evleri sağlam olanlar dahi giremiyor. Çünkü gün de onlarca artçı deprem yaşanıyor. Hal böyle olunca arabası olan aracında, olmayan çadır ve camilerde kalıyor. Çok insan şehirleri , oturdukları, semt ve mahalleri terk etmeye başladı. Kimileri devlet kanalıyla tahliye olurken, bazıları da akrabalarının yanına,  başka vilayetlere gidiyor. Köyüne gidenlerinde sayısı azımsanmayacak durumda. Ben oradayken enkaz altında kalan son çocuğu bekleyen bir aile yakını vardı. Onun çıkmasını halinde onlarda hemen şehri terk etmeye hazırlanıyorlardı.  Sonradan öğrendim o yavrucakta ölü olarak çıkarılmış.

DÖNÜŞ YOLUNDA MARAŞ

Geceyi  yine -7,8 de aracımızda geçirdikten sonra sabah ışıklarla birlikte Adıyaman İlimizde tur atmaya başladık. Enkaz bölgelerini gezdik. Vatandaşlarla konuştuk dayanışmaya çalıştık. Akşam üzeri ikindi girmeden yola çıktık. Gün batmadan Gölbaşı ve Pazarcık ilçelerine uğradıktan sonra Kahraman Maraş’ın merkezine ulaştık. Maraş benim askerlik yaptığım ve iyi bildiğim çok güzel bir vilayetimiz. Giderken çevre yolundan Maraş’ın üst kısmından geçmiştik,  dolayısıyla pek bir yer göremediğimiz için birkaç yıkık binaya  rastlamıştık.  Ama dönüş yolunda Maraş’a girdiğimizde felaketin boyutunu anladık. Eski Maraş, Kıbrıs Meydanı’ndan aşağı, Ulu Camii’nin etrafları, Kale’nin alt mahalleleri, bedestenler, tarihi çarşı ve mahalleler, meşhur dondurmacı Yaşar Pastanesi’nin olduğu cadde tamamen yıkılmıştı. Bana göre Kahraman Maraş, felaketin boyutu açısından bir ya da ikincidir. Hep üçüncü memleketim derdim. Ama o şehirden bir eser kalmamış …  Adeta yıkıldım  Allah’ım yardımcıları olsun

 DEPREM BÖLGESİNİ NİN İHTİYACI  VE YARDIMLAR

Öncelikle şunu hatırlatmak isterim ve durumu iyi olanların kendilerini çek etmesini tavsiye ederim. Allah’ın şu ayetlerini paylaşmak isterim;

‘’Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: “(İhtiyaçlarınızdan fazlasını ) arta kalanı (infak edin).” Düşünesiniz (ve gerekli öğüdü alasınız) diye Allah, ayetlerini sizin için açıklar. (2/Bakara, 219)

 Allah kiminize kiminizden daha fazla rızık verdi. Ama kendilerine fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilerle paylaşıp da onları bu hususta kendileriyle eşit hale getirmeye yanaşmıyorlar. Peki onlar Allah’ın nimetini inkâr etmiş olmuyorlar mı? Nahl; 71

Sosyal Medya ve çeşitli platformlarda  yapılan kutuplaşmalar bendenizi hiç  ilgilendirmiyor.  Dostlarım ‘’ben ne yapabilirim sorusu ile baş başa kalsınlar’’.  Özellikle hali vakti yerinde olanlar, vicdanlılar, kalplerinde sevgi ve şefkati taşıyanlar, hasetsen Müslüman olanlar ve Mümin olduğunu iddia edenler bu gün yardım etmeyeceklerde ne zaman edecekler.

13 milyon insanı direkt ilgilendiren , Yunanistan kadar bir coğrafyanın her yönüyle  yok olması söz konusu.  Onun için her bir şeyi devletten beklemek çok yanlış.

Maşallah,  devlet gibi insanlarımız var. Devlet sayesinde Karunlaşan vatandaşlarımız  çok sayıda . Şimdi yardıma koşma zamanı. Unutmayalım ki deprem bölgesini en zenginleri şimdi bölgenin  fakirleriyle  eşit hale geldi.

 BÖLGENİN  ACİL  İHTİYAÇLARI NELER

Millet devlet el ele verip akıl almaz bir gıda yardımı gerçekleştirdi. Belki bu yardımlar ilk 10 gün ki gibi çok olmayabilir. Ancak bu hızın en az 6 ay devam etmesi lazım. Özetle; kesintisiz sürmesi gerekli. Doğalgaz olmadığı için ısıtıcılara , tüplere ihtiyaç var. Acilen Konteyner şehirleri kurulması gerekli, seyyar tuvaletler en büyük ihtiyaç. Hijyen maddeleri, deterjanlar,sabunlar, maskeler, mum, çakmak, fener  olmazsa olmazlarımız. Ayrıca kadın, erkek çocuk iç çamaşırları, eldiven, bere bot, mont, çocuk bezleri ve mamalar, kadınlar için ihtiyaç malzemeleri, , ağrı kesici ilaçlar, kuru gıdalar, yağ  şu günlerde en temel ihtiyaç … Bu ve buna benzer ihtiyaçların kesintisi aylarca sürmesi gerekli

Sonuç;  bölgeyi  yerinde gördüm, yaşadım… Çaresizliklere şahit oldum … Her bir karesinde hikayelerin yazılacağı ve asırlar geçse de ağıtların, türkülerin şiirlerin dillerden düşmeyeceği; nerede bir Hataylı, Maraşlı, Adıyamanlı, Malatyalı, Gaziantepli, Urfalı, Diyarbakırlı,  Adanalı, Osmaniyeli, Kilisli görsek ilk aklımıza gelen deprem olacak ve zihinlerden ve kalplerden silinmeyecektir.

Allah’ım bizlere ülkemize ve tüm dünyaya böyle bir felaket yaşatmasın… AMİN

CEMİL ÖĞÜTCÜ/ 10 /02/ 2023 ÇARŞAMBA

Paylaşın:
Etiketler: »
#

SENDE YORUM YAZ