logo

TERÖRÜSTE KARŞI “BAŞKA BİR TERÖRÜSTÜ” MEŞRULAŞTIRMA MANTIĞI:

Yusuf Yoldaş

Yusuf Yoldaş
yusuf@sadabadhaber.com


Türkiye, Batı ittifakının her bakımdan önemli bir sadık üyesidir. Soğuk savaş yıllarında (1945-1989), tüm zorlanmalarına karşın, ciddi külfetlere katlanarak NATO’nun asker deposu ve cephe gücü rolünü oynama fedakârlığını yaparak farkını fark ettirmişti.
Türkiye, hâlihazırda NATO’nun önemli üye ülkelerinden birisi olma vasfını muhafaza ediyor olmasına karşın, NATO’nun ‘ağır ağabey’ rolündeki güçlü üyeleri tarafından ciddi anlamda itibarsızlaştırılmaktadır. Doğu ve güney sınırları ateş kuşağına dönüşmüş bulunan Türkiye, NATO üyelerinden bazılarının stratejik menfaatleri nedeniyle, kendi düşündüğü kapsamda bir çözüm modeli ortaya koyarak, kendisine yaklaşmakta olan ateş topunu söndürme iradesini yeterince uygulamaya koyamıyor.
Bu nasıl bir ittifak ilişkisidir ki, ateş kuşağının bitişiğinde bulunan NATO üyesi bir Türkiye, milyonlarca mültecinin yüklemekte olduğu milyarlarca dolarlık sosyoekonomik maliyet ile on binlerce terör elemanının sızma riskinin getirdiği hesap edilmesi güç stratejik maliyetini aşağılara çekebilmek için hemen sınır bölgesinde bir güvenli bölge inşa etme girişiminde yalnız bırakılırken; binlerce kilometre öteden gelen NATO ittifakının karşısındaki ender güçlerden birisi konumundaki Rusya’nın daha abartılı planları karşısında sadece laf kalabalığı yapılarak fiili durumların hukuki geçerlilik kazanmasına destek olunmuştur. Böylesine incitici bir tablo ortada dururken, daha ne için NATO’ya üyelikten dem vurmaya kalkışıyoruz, şaşırıyorum!!!!
İşin daha tehlikeli bir yönü var!… ABD liderliğindeki uluslar arası koalisyon, nereden çıktığı belli olmayan ve terörist bir örgüt olduğu iddiasıyla DAEŞ örgütünü bahane ederek, Irak ve Suriye’de yeni güç dengeleri ve gruplaşmalar oluştururlarken, hedef tahtasının üçüncü işaret kutucuğuna Türkiye’yi yerleştirmişe benziyorlar. Dikkat ederseniz; NATO üyesi Türkiye’nin terör, iç savaş ve parçalanma tehditleriyle burun buruna gelmiş olması ne ABD liderliğindeki uluslar arası koalisyon güçlerinin, ne de NATO’nun hiç umurunda bile değil!…. Sahiden neler oluyor?!
Peki, Türkiye’nin tüm bu saçmalıklar karşısındaki tutumuna ne demeliyiz?!… Adamlar binlerce kilometre öteden gelip sınırımızda stratejik hesap mücadelesi verip bizi kendi planları doğrultusunda çeşitli askeri üsler açmaya ikna ederlerken; biz, içimizi karıştırma emareleri fiiliyat aşamasına gelmiş bulunan sınırımızdaki karışıklıklar konusunda müttefiklerimizi yeterince ikna edemiyoruz. Haysiyetli dış politikanın adının bu olduğuna inanmıyorum!… Neden çekiniyoruz? Neyin hesabını veremiyoruz ki, böylesine ciddi mevzi kayıplarımıza rağmen pasif konumumuzu muhafaza etmeyi tercih ediyoruz?!
Şaşırmamak elde değil!… Adamlar, kendilerince uydurulduğuna dair ciddi kanaatlerin oluştuğu DAEŞ örgütüne terör damgası vurup piyasaya sürmüşler; sonra da bu terör örgütüyle mücadele edebilme adını kullanarak, Türkiye’yi uzun yıllardan beri meşgul eden PKK terör örgütünün Suriye kolu konumundaki PYD’yi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Böyle bir ilişki biçimini kabul etmek hiçbir şekilde mümkün değildir. 
Bu mantığı kabul etmeye devam edersek eğer, Kuzey Irak’ı boşaltan PKK unsurlarının Kuzey Suriye’ye yerleşerek meşruiyet kazanmalarına ve hatta arkasından da NATO’nun stratejik müttefiki olmalarına seyirci kalmak zorunda kalabiliriz. Şimdi düşünelim!… Türkiye’nin büyük fedakârlıklar göstererek içerisinde bulunduğu Batı ittifakı, Türkiye’nin dostu mu düşmanı mı? Sorunun cevabını siz değerli okuyucularımıza bırakıyorum. 
Ancak şu kadarını da yeri gelmişken belirtmek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız gibi bir muhteşem liderin başta olduğu bir dönemde, Batılı ülkelerin gerçekle yüzleşmesine uygun adımlar atılamazsa eğer, bundan sonrasında Türkiye’nin iflah olacağına inanmam pek mümkün gözükmemektedir. Açıkçası, genelde İslam dünyası ve özelde ise Türkiye kamuoyu artık öylesine hassas dayanma noktasına ya da sınırına gelmiş ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın proaktif davranış sergileme ve bir kelimeyle (VAN MİNİT) dünya kamuoyunu ayağa kaldırma yeteneğinin tam da bu kritik virajda devreye girmesini bekliyorum.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...