logo

SİMSİYAHIM

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Gece kadar karanlık içim ve aydınlatmaya gücü yetmez hiçbir ışığın… Yaşadığı her şey kalır insan da. Unutmak istediklerini unutur, iz bırakanları hatırlar, bazen de büyük acılara alışır. Ama kalır işte hepsi bir şekilde. Kalanlar ile gidenler arasında medcezir yaşarken; ruhumuz kimi buyur edip kimi göndereceğimizi seçemediğimiz bir devinime sürüklenir.

Kıyametler koparken içimizde; belki de dışımızda ki en dingin yaşantıları ıskalarız. Tercihlerimiz ne kadar da önemlidir. Oysa biz tercihlerimizi kalbimizin sesini dinleyerek verdiğimizde, ritmin bozukluğunun farkına varamayız.

Çok büyük acılar yaşamış insanların çok daha güçlü olduğunu biliyoruz. İnsanın yüzü kime dönük olursa olsun yüreğinin sahibi kimse gönlü ona dönük oluyor.  Gönlümüzün yüz çevirmediğine, kim yüz çevirirse çevirsin, kim karşı çıkarsa çıksın hiç önemi olmaz. Ta ki; gönlümüzde ki bize yüz çevirene kadar… İşte o zaman zıt anlamı olmayan kıyamet kopar. Artık ona giden tüm yolları tersten yürümeye başlarız. Şefkati sıcaklığını yitirir, sevdası yara almaya başlar, gözlerindeki ışık karanlığınızı aydınlatmaz. O an tek bir selamı bile sizi tüm kararsızlıklarınızdan, karamsarlıklarınızdan, çaresizliklerinizden koparıp alacakken, artık ne yazık ki o selam hükmünü yitirmeye başlar. Ben yok olup biz olmayı başaramadığınızı görmeye başladığınızda ise bencilliğin aşka verdiği zararı kabul etmek zorunda kalırsınız.

Aşk tüm engelleri aşar da; aşığın maşukuna ilgisizliğini aşamaz. Aklından ne geçiyor ACABAYI hesaplamayı bıraktığınız da ise katlanmaktan vazgeçersiniz. Aşk acısının yani ayrılığın büyüklüğü kabul edilen bir gerçektir. Bu acıyı çekerken hiçbir teselli sizi ikna etmeye yetmez. Hatta teselliler öfkelendirir sizi. Tıpkı özledikçe aşığınızı çok özlediğiniz ve öfkelendiğiniz gibi. Duvarlara bağırmaya başlarsınız;

-Ne zaman bitecek bu acı, dayanamıyorum… diye…

            Evet. Dayanılmaz bir sancı vardır içinizde. Kulağınızda sesi vardır. Özlersiniz sesini. Duysanız cennete dönecektir hayatınız. Birden bire tüm dertleriniz bitecek gibi hissedersiniz. Ama duymazsınız. Aramaz… Zamanla alışırsınız unutmazsınız. Alışmaya başladıkça, dinginleştikçe ruhunuz; bir daha sevemem demeye başlarsınız. Sağlıklı düşünmeye başladığınızda aslında sevmekten değil sevgilinin yokluğundan korktuğunuzu anlarsınız.

Merhamet acımak değildir. Merhamet acıtmamaktır, derler. Size merhamet etmeyeni yani acıtanı artık gönlünüz eş etmez kendisine.

‘’ Kimseyi ne sever gibi yapabilirim, ne de kimseden gider gibi yapabilirim. Ya severim tükenene kadar, ya giderim. Gitmeye hazırlanmaz kimse. Daha az acımaz ki insanın canı. Güzel ayrılık diye bir şey yoktur ne yazık ki. Yara aynıdır, kanayan yerde. Neşteri vurmadan uyuşur, uyutuluruz ama; narkozun etkisi bitince kesilen yerin acısı taze durur iyileşene kadar…’’ diyor, Merve TOPÇU.Ne güzel diyor…

Kalbim taşlamış diyen biri ölmüş demektir. Zira asıl ölüm nefes almadığımızda değil, umudumuzu, neşemizi, tebessümümüzü, yüreğimizdeki heyecanı kaybettiğimizde gerçekleşir. Yaşayan bir ölü olmak ise yalnızca kendinize değil sizle yaşayan herkese zulümdür.

Sadece biz de değil, herkeste dert, tasa, keder, sıkıntı var, Kimi sağlık, kimi para, kimi huzur istiyor. Bunların yokluğundan acı çekiyor. Her acı çeken dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü düşünürse büyük yanılgı yaşar.

Bir gece kadar siyah kalbini aydınlatacak ışık yok gözlerimde. Benim de bir sese bir nefese ihtiyacım var. Her acıyı çekmeye razıyım da; karşımdakinin beni yok saymasına razı değilim. Benim vazgeçişim aşka değil, aşkın varlığını tanımayanadır. Görmeden sevebilen, dokunmadan hissedebilen, gelmeyeceğini bile bile bekleyen yüce kalpler vardır. O kalplere selam olsun.

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İSTANBUL’UN TARİHİ YAPILARI – 2

    15 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    Yazarlarımızdan Mecit Bülent Yeşil, İstanbul'un tarihi yapıları ile ilgili değerlendirmesinin 2. bölümünü yazdı. Pera Palas Meşrutiyet Caddesi’nde yer alan Pera Palace Hotel, günümüzde müze otel olarak kullanılıyor. Romanlara ve filmlere konu olan Orient Ekspresi, İstanbul-Paris tren seferlerine başlayınca Avrupa standartlarına uygun bir otele ihtiyaç duyuldu ve 1892’de Pera PalaceHotel’in yapımına başlandı. Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan ikonik yapı; Art Nouveau, neoklasik ve oryantalist mimari üslupları bir arada barındı...
  • LEONARDİT’in Tanımı

    09 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    İTO 81.Doğal ve İşlenmiş Katı yakıt Meslek Komitesine kayıtlı müteşebbisleri temsil eden bir sorumlu olarak bu bilgiyi sizlerle paylaşmayı en büyük görevlerden birisi olarak addediyorum.((KÖMÜRÜN HAM HALİ olarak değerlendirebileceğimiz bir mineral leonardit.Son zamanlarda tarımda tamamlayıcı bir şekilde kullanılmaya başlanan ve aranan duruma gelen üründen bahsediyorum)).KÖMÜRÜN KULLANIM ALANLARINI SAYARKEN GENÇ KÖMÜRLER GÜBRE OLARAK DA KULLANILABİLİR PRENSİBİNİ SÜREKLİ VURGULUYORUZ.ÜLKEMİZDE BOL MİKTARDA BULUNAN LEONARDİT NİMETİNİ VURGULARKEN ...
  • GALİBİN SAHİBİ ÇOK,  MAĞLUBUN HİÇ OLMAZMIŞ 

    06 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    Eğri oturup doğru konuşmak lazım  diye meşhur bir söz vardır. Belediye seçimlerini geride bıraktık. Türkiye genelinde halkın  sağduyusu ile huzurlu bir seçim atmosferi yaşadık. İstisnalar hariç bir Allah’ın Kulunun burnu kanamadı. Analiz kısmına gelince;  tebrik etmek lazım seçimin galibi Türkiye genelinde  CHP oldu. Çünkü,  Millet İttifakı halk tabanında birleşirken, Cumhur İttifakı  ise dağılarak seçime gitti..  Elbette seçim sonuçlarının sadece sebebi bu değil. Ekonomik zorluklar, emeklinin çilesi, enfl...
  • MEVLÜT BEY’İ NEDEN DESTEKLİYORUZ

    27 Mart 2024 Köşe Yazıları

    31 Mart Yerel yani belediye seçimlerine 3 beş gün kala elbette görüşümü açıklamak zorunda olup net tavır sergilemek durumundayım. Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin Bey’in seçim çalışmalarını yakından takip eden bir kardeşiniz olarak birkaç cümle yazmak istedim . En dikkatimi çeken çalışmalardan biri mahallerde gerçekleştirdiği  ‘’Söz Siz’de’’  programlarıdır. Oldukça ilginin olduğu ve vatandaşların cesurca hasbihal ettiği bu söyleşilerde,  dikkatimi çeken şu sözleri buraya da almak istedim. Ne dediler?  Kağ...