logo

SEVEN NE YAPMAZ?

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


Gerçek sevginin yaptıramayacağı bir şey yok gibi gelir insana… Bu konuda herkes hemfikirdir neredeyse. İnsan sevdası için gerekirse hayatını feda edecekken hangi fedakârlığı yapamaz ki; diye düşünülür.

                Ben öyle düşünmüyorum. Sevdalanılan kişiden; bir dolu beklentilerin yer alacağı meşakkatli bir yola çıkmayı kabul etmesi beklenir. Olduğu gibi kabullenmek düşünülmez hiç. Kafamızda yüreğimizde yarattığımız insanı isteriz ve o insanı yaratmayaçalışırız. İşte yıkımlar tam da bu noktada başlar.

                Eğer siz gerçekten sevdalıysanız istediğiniz kişi olmasını beklemez; olduğu gibi seversiniz. Aksini yapıyorsanız, sevdalı değilsinizdir, kendinize uygun, sizin isteklerinize cevap verecek bir partnerarıyorsunuzdur. Yazık, gerçek sevdayı hiç yaşayamayacak kadar korkaksınız demektir.      Şartlarınız varsa bir birliktelikte ve içinizde bir nebze vicdan varsa bunu karşınızdaki kişiye dürüstçe, mertçe açıklamalısınız. Çünkü şartların olduğu yerde sevda yoktur, olamaz. Bunu o kişinin bilmeye hakkı vardır.    

                Bazen kaybetmemek adına kendimizden çok fazla veriyoruz. Örneğin futbolu hiç sevemeyen bir bayan arkadaşım; sevdiği adamın futbol takımını ezbere biliyor, erkeksi küfürlerle televizyon karşısında tüm maçlarını izliyordu. Şaşkınlığımdan;

-Sen ne yapıyorsun? Diye sorduğumda

-Ne yapayım aşığım, dedi.

                Hayır, hayır, hayır… Bunun adı aşk olmaz, olamaz. Bu yalnızca kendini beğendirme, ait olmaya çalışma mücadelesidir.

                Geçenlerde yine bir bayan arkadaşım; çok acil kilo vermesi gerektiğini söyledi. Hayıflandım;

-Hayırdır, sağlık sorunların mı var, dedim.

Gayet rahat ve mutlu bir gülüşle;

-Yok, yok, sadece sevgilim öyle istiyor, dedi.

                Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Sevgilim dediğin kişi nasıl olurda senin fiziki yapını görebilir ya da bu fiziki yapıya kendi zevklerine uygun hale getirmeni isteyebilirdi ki? Hadi diyelim istedi; peki sen buna nasıl müsaade ediyorsun ki? Güzel sevilmez ki, sevilen güzel olur.  Sakın ama sakın hiç kimse bana seven ne yapmaz demesin… Bunun adı sevda değil kendinden vazgeçmek olur.

                Seven ne yapmaz biliyor musunuz? Seven kişi karşısındakini hatası ile kusuru ile hoşlandıkları ile kabullenir. Ne karşısındakini kendi gibi yapmaya, ne kendisi onun gibi olmaya çalışmaz. Kişiliğini ve benliğini kaybeden birisi tutkulu âşık olsa kaç yazar?

            Aslında belki hepsi, belki de hiç biri. “Mükemmel aşkı yaratmak yerine, vaktimizi mükemmel âşıklar arayarak heba ettik. “diyor TomRobbins.Aşka dair ne varsa söylenmiş diyorum içimden. Bana sadece sonucu yaşamak kalmış. Yaşanacak mükemmellikleri göz ardı ederek, kafamızda idealize ettiklerimizi yaşayarak heba edip gidiyoruz kendimizi. Bir dolu sıfat yükleyerek âşık olduğumuza; onu yüceleştirirken, kendimizi uçurumlardan aşağıya salıveriyoruz hoyratça.

            İliklerime kadar işlemişken sen; iliklerime kadar gitmek istiyorum senden. Bu nasıl bir çelişkidir hesabını yapmadan. Çünkü aşkta yapılacak her hesaba şiddetle itiraz ediyorum.

                Aşkın duru halini istiyorum ben. Aşkın sen hali ile çarpılıyorum her seferinde. İnanmak, kendimizi inandırmak için tek bir ümide ihtiyaç vardır aşkta. Çünkü asla gitmek istemeyiz. Bırakıp gitmek acıtır canımızı.

            Ancak kanaya kanaya;  sol yanımızı acıta acıta gitmek gerekir bazen. Bu gidiş özgürlüğe gidiş değil, bu gidiş kendin olmaya özeniştir.

            Beni yok sayanı içimde var etmenin haksızlığına karşı baş kaldırıştır bu gidiş.

            Bende var olmadığını bildiğimin, kendimde var olma iznini kaldırıştır bu gidiş.

            Aşkın sen halini alıp durulaştırışımdır bu gidiş.

            Kendimi kendime teslim edişimdir bu gidiş.

            Beni ben yapanları; onurumu, gururumu, şahsiyetime kendime iade ediştir bu gidiş.

            Sen dün olduğu gibi bugün de özgürsün. Ben ise ayrılık rüzgârlarının darmadağın ettiği bir fırtınanın tam ortasındayım. Sensizlik ile baş etmeye çalışırken bir süre daha çok özgür olacağım. Hep dediğimiz gibi; ACI ÇEKMEK ÖZGÜRLÜKSE ÖZGÜRÜZ…

            Beni affet, demişsin ya… Affedilemeyecek kadar yoksun…

            Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • KÂĞITHANE’DE YÜZ BİNLERCE VATANDAŞ GİRESUN’UN KÜLTÜRÜYLE BULUŞTU

    21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    17-20 Ekim tarihleri arasında Kâğıthane Hasbahçe’de gerçekleştirilen 17. Giresun Tanıtım Günleri büyük bir katılımla sona erdi. Giresun’un kültürel zenginliklerinin ve yöresel lezzetlerinin tanıtıldığı etkinliklere İstanbul’da yaşayan Giresunlular başta olmak üzere birçok vatandaş büyük ilgi gösterdi. Dört gün süren etkinlik boyunca Giresun’un geleneksel halk oyunları, Karadeniz müziği ve yerel mutfağı katılımcılarla buluştu. Giresun yaylalarında yetişen doğal ürünlerin sergilendiği etkinlikte el emeği göz nuru ürünler de büyük beğeni t...
  • NE OLDU BİZE

    05 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    Çok önem verdiğim bir deyimi, bilginize sunarak, düşüncelerimi dile getirmek istiyorum. “Geçmiş geleceğe yön verir.”  Evet, yön vermeli de. Peki, Bu nasıl olacak. Kendiliğinden veya birisinin işaretiyle değil tabi. Geçmişimizi iyi araştırmakla, inanarak incelemekle ve geçmişe saygı duyup, örnek almakla, geçmişin geleceğe yön vereceğine inanıyorum. Bizler; geçmişimizden övgü ile söz ederken, sosyal-siyasi-ticari konularda, geçmişimizden iftihar ettiğimizi, her vesile ile dile getirmişizdir. Bu kadar övgü ve iftiharla yadetmemize rağm...
  • MEYVE AĞACI

    12 Eylül 2024 Köşe Yazıları

    Herhangi bir sohbet esnasında veya görüşmelerde, mecazi ve ya gerçek anlamda ifade edilen, meyve veren ağaç taşlanır sözleri; bize, bazı olmaması gereken tutumları hatırlatır. Bu ifadeler, olumsuzluk örnekleri olduğu gibi, hazımsızlığın da bir işareti gibidir. Meyve veren ağaç niye taşlanır, taşlanmasa olmaz mı. O, meyve ağacının meyve verecek çiçeği niye koparılır, koparılmasa olmaz mı. O ağacın dalı niye kırılır. O, meyve veren ağaca, zarar vermek yerine, ihtiyacı olan su ve toprakla beslense, bakımı yapılarak; meyvesinden, ağ...
  • ADAM OLMAK

    22 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    Hani bir deyim vardır ya. Adam ol adam.  Evet, adam olmak gerekir.  Hem de, adam gibi adam.             Adamlık, para ile satın alınmıyor. Pazarı yok. Fiyat belirlenemiyor. Satın alacak maddi güç de yok. Bazen, kişilikler ve şerefler satılmış olsa da. Her insan; doğduğunda, adam gibi doğar. Nerede doğacağını bilemez,Nerede doğacağına karar verecek durumda hiç değil. Seçeneği de yok zaten. Doğuda mı, batıda mı, kuzeyde mi, güneyde mi, Java Adası’nda mı. Seçenek yok. Zenci ...