logo

MEZHEP SAVAŞLARI SÜRECİNE DOĞRU TÜRKİYE’DEN BEKLENEN

Yusuf Yoldaş

Yusuf Yoldaş
yusuf@sadabadhaber.com

Türkiye; sahip olduğu tarihi miras itibariyle olduğu gibi, coğrafi konumu itibariyle de ciddi anlamda riskli bir pozisyonda konumlanmış bulunuyor. Öylesine ağır bir miras ve böylesine stratejik bir jeopolitik konumla birlikte varlığını sürdürebilmenin belli ölçüde ağır maliyetleri vardır. Öyle ise, isteseniz de sizi rahat bırakmayacakları bilinciyle, geleceğe beklentilerin de ötesinde bir yoğunluk ve derinlikte hazırlık yapmak zorundasınız.

Geleceğe hazırlık yapmak!… Dillendirmesi çok tehlikeli, ürkütücü ve yorucu bir söylemdir “geleceğe hazırlık yapmak” ifadesi. Egemen güçler her şeyin hazırlığını en azından yarım asır önceden yaptıklarından, bu anlamda “hazırlık yapmak” sözü çok basit kalıyor… Fakat, bu noktada; binlerce yıllık devlet geleneği ve “derin devlet aklı” olgunluğuna sahip Türkiye ve İran gibi ülkeler söz konusu olunca, “uydu” olma heveslilerinin kumpasına düşülmediği sürece, geleceğe hazırlık fikrinin genlerde yerleşmiş olabileceği hususu önemli bir avantaj olarak kabul edilebilir.

Bu durumda; Türkiye’nin “avantaj” ya da “dezavantaj” olarak kullanabileceği bu birikimi öncelikli olarak nasıl bir şekilde kullanması gerektiği fikri öne çıkıyor… Hakikaten, egemen güçlerin birinci dünya savaşı koşullarında kalıplaştırmış oldukları dehşetengiz projelerinin birer birer devreye girdirilmeleri karşısında şaşkınlık yaşamadan isabetli hamle tercihlerinde bulunabilmek çok zor. O halde, geçici değil de, sürekliliği olan dinamik yapılı bir devlet politikası ile işe başlamaktan başka çare görünmemektedir.

Bu durumda belki de “Yeni Türkiye” söylemi işe yarayabilir… Bu bağlamda; yüzeysel söylem, değerlendirme ve iddialara dayalı “Yeni Türkiye” çıkışları yerine; küresel aktör gibi düşünüp, bölgesel aktör gibi davranmanın içe dönük köklü yapılanmaları gündeme getirilebilir. Bu anlamda hiç zaman kaybedilmeden söz konusu hazırlıklara hız verilmesi kaçınılmaz derecede bir zorunluluk haline gelmiştir. Ama nasıl? 

Türkiye; hâlihazırda içerisine sürüklenmiş olduğu iç kavgalar, mahkûm edildiği bağımlı ekonomik yapılanmalar ve bilişim çağı koşullarına hazırlıksız yakalanmış olmalar nedeniyle iddialı olmaktan çok uzak bir ülke iken; dillendirmekte olduğumuz ölçekte bir köklü değişimsel dönüşüm ve yeniden yapılanma içerisine girebilir mi, epeyce şüphelerim var. 

Açıkçası, Hükümet, “içerideki ayrılıkçı unsurları” da kullanarak çevremizi ateş çemberine çevirmiş bulunan egemen güçler karşısında epeyce zorlanacağa benzemektedir. O halde, çevremizi sarmış bulunan fitne ateşi karşısında “çok büyük zorluklarla yüzleşme” pahasına da olsa, iç hesaplaşmalara devam mı tamam mı noktasından da bir durum değerlendirmesi yapmakta çok büyük fayda olduğunu düşünüyorum.

Gerçekten; Avrupa ve Orta doğu üzerinden tam bir kıskaç altına alınmış bulunan Türkiye’nin,Zira egemen güçler; İslâm dünyası üzerinde uygulamaya koymaya karar vermiş oldukları “Kent Devletleri” projesinin özelde Türkiye ayağında, genelde ise İslam coğrafyası alanında bu önemli üç unsur üzerinden hareket etmeye çalışmaktadırlar. Öyle ise, ne yapmalı ve nasıl yapmalı hususlarıyla ilgili olarak, devlet aklı çok ivedi bir şekilde devreye girdirilmelidir. 

Bu bağlamda; azgın dalgalar” üzerinde gemisini batırmadan yürütebilme tecrübe, beceri, inanç, iddia ve kararlılığına sahip bir Cumhurbaşkanı ile Hakan Fidan gibi çok sayıda nitelikli aktörlerden müteşekkil bir kadroya sahip devlet bürokrasisinin gerçek anlamda sahiplenilerek fırsata çevrilmesi gerektiğine de kesin bir şekilde inanmaktayız. Zira bu sefer oynanmakta olan küresel oyun pek kolay bir şekilde bertaraf edilebileceğe benzemiyor.
Bu noktada sadece şu iki hususa kısaca değinerek durumun vahametine işaret etmekle yetinmek istiyorum: Birincisi; Avrupa’da, aleviler üzerinde yapılmakta olan çalışma neticesinde ortaya çıkarılması muhtemel “Alevi Dini” ve bunun Orta doğu coğrafyasındaki Alevi, Nusayri, Caferi, Şii kesimler üzerinde kullanılma şekli ile geleceğin muhtemel Şii-Sünni çatışmalarıyla ilgili çalışmalara karşı nasıl bir hazırlık içerisindeyiz? İkincisi; Orta doğu coğrafyasının yeniden şekillendirilmesi sürecinde Kürt nüfusu üzerinde oynanmak istenen oyunlara karşı nasıl bir hazırlık içerisindeyiz? Ateş bacayı sarmışken, iç hesaplaşmaları çöpe atmaktan başka daha isabetli bir fikri olan varsa buyursun! Bizden hatırlatması… Suriye örneği ortadayken; unutmayalım ki, son pişmanlık fayda vermez…
yoldas-yusuf@hotmail.com

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...