logo

İNSANOĞLUNUN EN KADİM HASTALIĞI: ÜSTÜNLÜK ARAYIŞI

Mustafa Aygün

Mustafa Aygün
mustafaaygun3458@hotmail.com


Üstünlük algısı, medeniyetten medeniyete değişse de genel olarak beden, zekâ, mal, mülk,bilgi ve para gibi değer atfedilen hususlar bakımından diğer insanlardan daha fazlasına sahip olmak olarak görülmüş. Kimi dönemlerde belli bir soydan, aşiretten, ırktan olmak da üstün sayılmanın gerekleri arasında sayılmış. Ne var ki üstünlüğü insanı erdemlerde gelişmiş olabilmekle ilişkilendirenlerin sayısı ise her zaman azınlıkta kalmıştır.

Bu yazımızda bireysel büyüklük taslamadan bahsetmeyeceğiz. Ondan daha büyük ve yaygın bir sorun haline gelen milletlere mal olmuş üstünlük arayışını ele alacağız.

Bir insanın başka bir insanın yaşam hakkını elinden almasının veya onu kendi istediği şekle sokmak adına, işkenceye varan müdahalelerinin vicdani sorumluğunu yok edebilmesinin, kanımca tek yolu vardır: Kendi soyunun, ırkının, kültürünün, … üstünlüğüne olan kanaatinden güç alan, ıslah etme hakkı yönündeki inancı.

Diğer toplumlara üstünlük kurmak adına neler yapılmamış ki …

Eski Yunan’da Eflatun, yöneticilerin soydan iyi olması, üstün bir soyun halkı yönetmesi gerektiğini söyleyerek “soy” üstünlüğünden doğan hakka vurgu yapıyordu. Güçsüzleri, zayıfları, engellileri doğar doğmaz ölüme mahkûm eden bir anlayışla, devletin doğumları kontrol etmesini tavsiye etmekle kalmıyor, doğuştan zayıf olanların karanlık bir mağarada ölüme terk edilmesini söyleyebilecek kadar ileri gidiyordu. Güçlü ve zinde olanların ise üremesinin teşvik edilmesini salık veriyordu.Sparta’da, yeni doğan, sağlıksız olduğu görülen bebekler Taygetus Dağı’na götürülür ve orada öldürülürdü. Romalılar beğenmedikleri bebekleri Tiber nehrinde boğardı.

Tek tek güçlü bireylerden üstün bir toplum yaratma arzusu sonraları da devam etmiş…

Darwin’in bu konuda Eflatun, Sparta ve Romalılar’dan daha insaflı olduğunu söyleyebiliriz. O, zayıf olanların yok edilmesi işini insanlara değil doğaya bırakıyordu. Güçlüler, uyum sağlayabilenler kalmalı diğerleri ise yok olmalıydı.

Doğanın güçsüz, zayıf olanları ayıklama konusundaki hızı, bazı bilim insanlarının tatmin etmemiş olacak ki Darwin’in akrabası, Sir Francis Galton öncülüğünde epeyce bir taraftar toplayan, yeterince güçlü olmayan ceninlerin ayrılıp diğerlerinin de tıpkı hayvanlar üzerinde yapıldığı gibi ıslah edilmesine dayanan bir anlayış,belli bir dönem bilim dünyasında ve toplumda karşılık buldu. Bu anlayış sayesinde yapılan ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan katliamlar meşrulaştırıldı.Amerika Birleşik Devletleri’nde, üstelik 1960 yılına kadar yürürlükte kalan kanunlar marifetiyle çoğunluğu zencilerden oluşan zekâ özürlü, sağır ya da körler zorla kısırlaştırılmıştır.

Kendi toplumlarını “ıslah” etmenin yanında diğer toplumlar da sömürülerek güçlerine güç katmak isteyen devletler, medeniyet götürme yalanına sarılmaktan geri durmamışlardır.

J. S. Mill, liberalizmin babalarından olduğu halde, İngilizlerin Hindistan’da yaptığı zulümleri medenileştirme adı altında meşrulaştırırken, Naziler üstün ırk oldukları yönündeki inançlarına dayanarak Yahudileri, çingeneleri ve engellileri öldürme hakları dolduğunu düşünüyorlardı. İtalyanların 1935 ile 1941 arasında Etiyopya’da,Fransızların Cezayir’de yaptıkları katliamların arkasında yine aynı anlayış vardı.

Medeni oldukları iddiasında olan devletler bilim, sanat, teknoloji, spor vb. alanlarda birbirlerine üstünlük kurmak adına sadece kendi ülkelerinin insanlarına zarar vermekle kalmayıp diğer ülkelerin insanlarını köleleştirerek ve mallarını çalarak sömürmekten de geri durmadıkları görülüyor.

Bu gün Suriye, Irak, Miammar, Filistin de olanlar bu anlayışın değişmediğinin göstergesi.

Güçsüz, zayıf, fakir olanın, edebiyatı dışında insanlar için çekici bir yanı yok sanırım. Öyle olmasaydı, tarihin kanla yazılan sayfalarında rakamlarla ifade edilen kitlesel ölümlerin bir değeri olurdu ve insanlar bundan bir ders çıkarırlardı.

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • İSTANBUL’UN TARİHİ YAPILARI – 2

    15 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    Yazarlarımızdan Mecit Bülent Yeşil, İstanbul'un tarihi yapıları ile ilgili değerlendirmesinin 2. bölümünü yazdı. Pera Palas Meşrutiyet Caddesi’nde yer alan Pera Palace Hotel, günümüzde müze otel olarak kullanılıyor. Romanlara ve filmlere konu olan Orient Ekspresi, İstanbul-Paris tren seferlerine başlayınca Avrupa standartlarına uygun bir otele ihtiyaç duyuldu ve 1892’de Pera PalaceHotel’in yapımına başlandı. Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan ikonik yapı; Art Nouveau, neoklasik ve oryantalist mimari üslupları bir arada barındı...
  • LEONARDİT’in Tanımı

    09 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    İTO 81.Doğal ve İşlenmiş Katı yakıt Meslek Komitesine kayıtlı müteşebbisleri temsil eden bir sorumlu olarak bu bilgiyi sizlerle paylaşmayı en büyük görevlerden birisi olarak addediyorum.((KÖMÜRÜN HAM HALİ olarak değerlendirebileceğimiz bir mineral leonardit.Son zamanlarda tarımda tamamlayıcı bir şekilde kullanılmaya başlanan ve aranan duruma gelen üründen bahsediyorum)).KÖMÜRÜN KULLANIM ALANLARINI SAYARKEN GENÇ KÖMÜRLER GÜBRE OLARAK DA KULLANILABİLİR PRENSİBİNİ SÜREKLİ VURGULUYORUZ.ÜLKEMİZDE BOL MİKTARDA BULUNAN LEONARDİT NİMETİNİ VURGULARKEN ...
  • GALİBİN SAHİBİ ÇOK,  MAĞLUBUN HİÇ OLMAZMIŞ 

    06 Nisan 2024 Köşe Yazıları

    Eğri oturup doğru konuşmak lazım  diye meşhur bir söz vardır. Belediye seçimlerini geride bıraktık. Türkiye genelinde halkın  sağduyusu ile huzurlu bir seçim atmosferi yaşadık. İstisnalar hariç bir Allah’ın Kulunun burnu kanamadı. Analiz kısmına gelince;  tebrik etmek lazım seçimin galibi Türkiye genelinde  CHP oldu. Çünkü,  Millet İttifakı halk tabanında birleşirken, Cumhur İttifakı  ise dağılarak seçime gitti..  Elbette seçim sonuçlarının sadece sebebi bu değil. Ekonomik zorluklar, emeklinin çilesi, enfl...
  • MEVLÜT BEY’İ NEDEN DESTEKLİYORUZ

    27 Mart 2024 Köşe Yazıları

    31 Mart Yerel yani belediye seçimlerine 3 beş gün kala elbette görüşümü açıklamak zorunda olup net tavır sergilemek durumundayım. Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin Bey’in seçim çalışmalarını yakından takip eden bir kardeşiniz olarak birkaç cümle yazmak istedim . En dikkatimi çeken çalışmalardan biri mahallerde gerçekleştirdiği  ‘’Söz Siz’de’’  programlarıdır. Oldukça ilginin olduğu ve vatandaşların cesurca hasbihal ettiği bu söyleşilerde,  dikkatimi çeken şu sözleri buraya da almak istedim. Ne dediler?  Kağ...