logo

HZ. ÖMER KURAN’IN YASAKLADIĞI EMRİ NEDEN KALDIRDI

Cemil Öğütcü

Cemil Öğütcü
cemil@sadabadhaber.com


Kur’an, dört önemli suç ya da büyük günahın suçunu, öbür dünyada değil yaşadığımız dünyada verilmesini emreder. Kaldı ki; bu günahların dışında hiçbir suç ya da günahın cezası Kur’anda yer almaz. Diğer günahlar, Hz. Peygamberin uygulamaları ve mezhep imamlarının ictihatlarına göre uygulanır. Özetle;  mesela Müslümanlar için içki içmenin, ibadetleri yerine getirmemenin cezai müeyyideleri yoktur. Cenab_ı  Allah,  bu cezaları bana bırakın der.

Kur’an da net bir şekilde şu cürümlerin müeyyideleri yazılıdır:

Hırsızlık, kul hakkı

Namuslu insanlara iftira

İnsan öldürmek

Zina yapmak

İşte açıkça Kuran’ın lanetlediği ve cezaların hemen verilmesini istediği suçlar bunlardır. Hırsızın elini kesin, Zina yapanlara 100 değnek vurun, İftira atana 80 celde ile cezalandırın, adam öldürene kısas uygulayın, yada en yakınlarını  bir araya getirerek anlaştırarak kan parası ödeyin.

 Yahudilikte dahil tüm kutsal dinlerde de bu günahlar aynı şekilde geçer. Yani çalmayacaksın, zina yapmayacaksın, adam öldürmeyeceksin, yalan ve iftira atmayacaksın

Dinleri bir tarafa bırakalım, uluslar arası evrensel hukuk ta da bu suçlar geniş yer alır ve insanlar ağır bir şekilde yargılanır cezaları verilir.

  Bugünlerde hırsızlık ve yoksulluk ve yolsuzluklar çok konuşulmaya başlandı.  Kur’an’ın el kesme ile ilgili beyan ettiği hırsızlık, karnı aç iken ekmek çalan insanlar için değildir. Bilakis karnı aç iken ekmek çalan insanların çalmaları caizdir. Ceza alması gerekenler onları aç bırakanlardır. Hz Ömer kıtlık devrinde hırsızlık cezalarını tamamıyla ortadan kaldırmış, karnını doyurmak için bu fiili işleyen herkesi affetmiştir.

 Peygamberin en yakın 6 arkadaşından biri olan Ebuzer Giffari’nin şu sözü bu fiilin yapılmasına en güzel cevazdır. Giffar der ki; ‘’Gece yatağa aç girip kılıcını çekip sokağa fırlamayanın aklına şaşarım’’ Şu halde açlık sınırının 800 tl olduğu bu ülkede  bir vatandaşın evi ocağı, barınağı yoksa bu adam aç demektir. Bu insanların karnını doyurmak için çalmaları benim güzel, eşitlikçi, özgürlükçü dinime göre hiçbir sakıncası yoktur. Bizim tacir din adamlarımız asla fetva veremezler ama Hz. Peygamberin; ‘’ komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’’ sözünü de inkar etmiş olurlar. Türkiye’nin sosyal hukuk devleti olduğunu söylerler… Vatandaşın eşit olduğundan bahsederler … Devletin insanlarının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olduğunu ifade ederler ama açlıktan poğaça, zeytin, ekmek çalan insanlara da  en az 10 yıl olmak üzere 20 yıla kadar ceza aldığını göz ardı ederler.

 Hal böyle olunca Türkiye dahil  uluslararası hukuk, açlıktan zaruretten hırsızlık yapanların durumunu yeniden değerlendirmelidir. Gerçi batıda açlıktan hırsızlık yapan insana pek rastlanmaz ama bizim sistemimizde gerçekten bu iş değerlendirilmelidir. Çünkü oldukça fazla aç ve yoksulumuz vardır.

  Tekrar başa dönersek, Kuran’ın hırsızlıkla ilgili cezalandırın dedikleri, kesinlikle talancılara, kamu malı hırsızlarına, yağmacılara, faizcilere, haksız kazanç elde eden rantiyecileredir. Halkın ise algısı  maalesef  küçük hırsızlara şeklindedir.

Hz. Ömer’in uygulaması ortadadır. Afrika’da her yıl on binlerce insan açlıktan ölürken, hırsızlık imkanları olsa çalmazlar mı? Çalmaları caiz  değil’mi?  Sözde Müslüman olan zengin kodamanların mallarını talan etmek hakları değimlidir?

 Zaten Kur’an altını, gümüşü ve parayı biriktirenleri azapla müjdelemiyor mu? Hz. Peygambere ; ‘’sana sorarlar neyi infak edeceksin derler. Deki ihtiyaçtan fazlasını demiyor mu ?

 Biriktirenler, yığanlar, doymayanlar, Allah’ın dediği gibi verseler hiç aç ve yoksul  kalır mı ? Hiç hırsızlık olur mu?

Allah hepimizi affetsin! Dünyanın ve Türkiye’nin esas meselesi budur. Gelecek varlıklılarla yoksulların mücadelesi şeklinde geçecektir. O süreçte başlamıştır. Gerisi angaryadır

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...