logo

HÜKÜMSÜZÜM…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


HÜKÜMSÜZÜM…

Yaşamı yaşarken çoğu zaman ıskaladığımız en önemli şey yaşamın kendisi oluyor. Hikâyeyi tam olarak hatırlamamakla birlikte aklımda kaldığı kadarı şu şekildeydi: Adam 60’ lı yaşlarında hayat ile ilgili tespitlerini aktarıyordu: Lisede hangi üniversiteye gideceğimi belirlemem gerekiyordu. Üniversiteye girersem artık gerisi çok kolaydı ve hayatımı yaşayacaktım. Sporla yakından ilgiliydim ve mutlaka burs almalıydım. Bursu kazandım ve harika bir üniversiteye girdim. Üniversiteyi bitirdiğimde gerisi kolaydı artık hayatımı yaşayacaktım. Üniversite de tanıştığım büyük aşkım, canım sevgilim, can yoldaşım… Onunla hayatımı birleştirip mesleklerimize de devam edecektik ve evlenir evlenmez hayatımızı yaşamaya başlayacaktık. Evlendik. Bu kez harika ikizlerimiz oldu. Bir erkek ve bir kız… Onları büyütürken hemen ev ve araba kredisine girdik. Borçlarımız biter bitmez hayatımızı yaşamaya başlayacaktık. Borçları bitirir bitirmez çocukların eğitim harcamaları ve hangi okula gidecekleri sorunlarımız çıktı. Bu sorunları çözer çözmez hemen hayatımızı yaşamaya başlayacaktık. İkizlerimiz harika birer üniversiteye yerleştiler. Okullarını bitirip yurt dışına dahi açıldılar. Şimdi 60 yaşındayız. Hep çözelim de; hayatımızı yaşayacağız dediğimiz sorunların hayatımızın ta kendisi olduğunu henüz keşfedebildim. Ne garip değil mi?

       Söze başlarken demek istediğim tam da bu idi. Mücadeleler, sıkıntılar, çözümsüzlükler, içerisinde boğuşurken aslında hayatın kendisini yaşamaktayız. Canımın parçası gibi hissettiğim rahmetli anneannemin hiç unutamadığım sözlerinden birisi de şuydu: Dert bitmez sadece değişir, derdi… Büyüdükçe anladım bu sözün ne kadar yerinde bir tespit olduğunu.

    Gökyüzüne bakıyorum. Uçsuz bucaksız bir mavilik. O maviyi seyrederken içimde hissettiğim en güçlü duygu huzur oluyor. Her birimizin huzur adına neleri feda ede ceğimizi tahmin bile edemiyorum. Ne var ki; yine her birimiz kendimizi huzursuz etmek adına ne varsa yapmaktan geri durmuyoruz, bilerek ya da bilmeyerek… Oysa hayatın provası yok ki… Ben bunu beğenmedim, yeniden yaşayacağım deme hakkımız olsa idi; kim bilir ne harika yaşamlar yaşardık. Zira edinilmiş tecrübeler, kazanılmış galibiyetlerdir. Kalbimizin atışlarını dinleyelim. Tik tak, tik tak, tik tak… Sorunsuz atan bir kalbin sızısı olamaz mı? Olur elbette… Kalp yaraları sesli olmaz. Kanadığı da gözle görülmez. Ancak içiniz de kopan fırtınaları bilirsiniz. Yerinizde duramadığınız, bazen kimselere izah edemediğiniz; hani yaşanır anlatılmaz dediklerinden ne kıyametler kopar yüreğimizde. Nedense kimseler bu fırtınaların sebepleri ve kat ettiğimiz mesafe ile ilgilenmez. Herkes marinaya demir atıp atamadığımızla ilgilidir. Limana gelişimizden tek sorumlu isek o halde hayatlarımıza bu müdahale nedir diye sormaktan alamıyorum kendimi… Başkalarına da, kendimize de büyük haksızlıklar yapmaktayız. Ne adına peki? Başkalarının başarısızlıklarından ve mağlubiyetlerinden yeni zaferleri kendimize mal etmek isteyişimiz midir bu pervasızlık? Bilmek erdemdir. Anlaşılmak nimettir. Sadakat fazilettir. Sevmek emektir. İlkay AKKAYA okuyor fonda; ‘Sevgi güzellik ister gülüm, güzellik emek ister, güzellik tende değil gülüm, yürekte ateş ister’… O söyledikçe; türkü beni benden alıyor, götürüyor engin denizlerin hırçın dalgalarının koynuna. Seviyorsak özgür bırakmalıyız. Öyleyse madem; özgür bırakıyorum içimdeki tüm sevdaları… Halkımı, yavrumu, anamı, dostumu, yârimi… Herkesi; hepinizi… O halde ben şunu tüm kalbimle haykırmak istiyorum. Kalbimi en ıssız kıyıya çektim, tüm marinalara inat… Ve su almasından korkmuyorum. Hatta su aldıkça batışını izleyeceğim karşısına geçip. Artık kim ne diyorsa desin, kim ne söylüyorsa söylesin, kim hangi yemini ediyorsa etsin; dediği, söylediği, ettiği yerde kalsın… Ben yeni ufukları açtım önüme… Sessizce değil haykırarak gidiyorum. Sesimi duyun. Benim ettiğim hiçbir yemine de itibar etmeyin artık.

     Tıpkı benim sizin yeminlerinize etmeyeceğim gibi. Ne mazinin, ne eski yaşanmışlıkların, ne yaşanmamışlıkların hiçbir manası yok hayatımda. Ben hayatımı yeniden kurmak istiyorum. Ve bu süreçte; kendime gelene kadar, kanayan yerlerimi iyileştirene kadar, bilmediklerimi öğrenene kadar, sırlarımı çözene kadar, yorgunluklarımı dinlendirene kadar, kirlerimden arınana kadar, aradığımı bulana kadar hayatımla birlikte HÜKÜMSÜZÜM… AŞK İLE EYVALLAH

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • MEYVE AĞACI

    12 Eylül 2024 Köşe Yazıları

    Herhangi bir sohbet esnasında veya görüşmelerde, mecazi ve ya gerçek anlamda ifade edilen, meyve veren ağaç taşlanır sözleri; bize, bazı olmaması gereken tutumları hatırlatır. Bu ifadeler, olumsuzluk örnekleri olduğu gibi, hazımsızlığın da bir işareti gibidir. Meyve veren ağaç niye taşlanır, taşlanmasa olmaz mı. O, meyve ağacının meyve verecek çiçeği niye koparılır, koparılmasa olmaz mı. O ağacın dalı niye kırılır. O, meyve veren ağaca, zarar vermek yerine, ihtiyacı olan su ve toprakla beslense, bakımı yapılarak; meyvesinden, ağ...
  • ADAM OLMAK

    22 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    Hani bir deyim vardır ya. Adam ol adam.  Evet, adam olmak gerekir.  Hem de, adam gibi adam.             Adamlık, para ile satın alınmıyor. Pazarı yok. Fiyat belirlenemiyor. Satın alacak maddi güç de yok. Bazen, kişilikler ve şerefler satılmış olsa da. Her insan; doğduğunda, adam gibi doğar. Nerede doğacağını bilemez,Nerede doğacağına karar verecek durumda hiç değil. Seçeneği de yok zaten. Doğuda mı, batıda mı, kuzeyde mi, güneyde mi, Java Adası’nda mı. Seçenek yok. Zenci ...
  • KATI YAKIT OLARAK PELET NEDİR?

    06 Ağustos 2024 Köşe Yazıları

    PELLET (PELET)YAKITI                                                                                        &...
  • EL YAPIMI KÂĞIT ATÖLYESİ ÇOCUKLARI AĞIRLAMAYA DEVAM EDİYOR

    05 Ağustos 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kâğıthane Belediyesi bünyesinde hizmet veren El Yapımı Kâğıt Atölyesi’nde el yapımı kâğıtçılık yaşatılmaya devam ediyor. Atölyeye gelen çocuklar atık kumaşların geri dönüştürülmesiyle farklı tür ve renkte kâğıtlar elde ediyorlar. Çocuklar El Yapımı Kağıt Atölyesi'nde hem kâğıdın binlerce yıllık tarihini hem de çevreye zarar vermeden geri dönüşüm gibi doğal yöntemlerle, kâğıt yapımını öğreniyorlar. El Yapımı Kâğıt Atölyesi’nde kâğıtlar tamamen doğal malzemelerden üretiliyor. Atık pamuk, ipek, keten, yumurta kolileri, gazete kâğıtl...