Son Dakika
Kağıthane’de Uyuşturucu Operasyonu
Kağıthane’de motosiklet yayaya çarptı
Kağıthane’de İETT otobüsünü parçalarken yakalandılar!
Kağıthane’de şüpheli ölüm; silahla başından vurulmuş halde bulundu
Kağıthane’dekontrolden çıkan panelvan devrildi
Kağıthane’de 18 yaşındaki genç balerin odasında ölü bulundu
Zor günler geçirdiğimiz ortada …
Covid19 salgını, toplumun büyük bir kesimi üzerinde ekonomik, sosyal, psikolojik açıdan büyük bir tahribata neden oldu.
Halen devam eden salgının etkisi o kadar büyük oldu ki hastanelerin yoğun bakımları ağır hastalarla doldu, taştı. Bazılarımız eşini, dostunu, akrabasını kaybetti bu süreçte. Diğer yandan salgına yakalanma korkusu bir çoğumuzun psikolojisini bozdu. Toplum olarak yıprandık, örselendik.
Salgının en çok etkilediği faaliyet alanlarından biri de kuşkusuz eğitim sektörü oldu. Okulların çoğu zaman kapalı olması, eğitimin bir okulda, bir uzaktan yapılması hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin işlerini zorlaştırdı.
Önceki yıllar ile karşılaştırıldığında, salgının etkili olduğu bu iki yıl, öğrenciler açısından kayıp yıllardır. Konuştuğum öğretmenlerin istisnasız tamamı uzaktan eğitim çalışmalarının verimsiz olduğunu, öğrencilerle ilgili yeterince geri dönüt alamadıklarını belirttiler.
Öğrencilerin akademik anlamda olması gereken noktanın çok gerisinde olduğunun farkında olan Milli Eğitim Bakanlığı, tamamen iyi niyetle hazırladığını düşündüğümüz “Telafi de Ben de Varım” adlı programı 5 Temmuz – 31 Ağustos 2021 tarihleri arasında uygulamaya koymak istemektedir. Bu yolla öğrencilerin fiziksel, sosyal-duygusal ve akademik gelişimlerini bilimsel, sosyal, kültürel ve sportif eğitim faaliyetleri ile desteklemeyi amaçlamaktadır. Ne var ki programın başarısız olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
“Telafi de Ben de Varım” isim ve içerik olarak çok iyi olabilir. Öğrencilerin yüksek yararı düşünülerek hazırlanmış da olabilir. Ancak bizim ülkemizde yaz tatilinde okula gitmek diye bir kültür yoktur. Hatta önceki yıllarda öğrenciler yaz tatilini, Millî Eğitim Bakanlığının açıkladığı takviminden çok önce başlattığını “tebeşir tozu yutmuş” herkes bilir. Ülkemizde öğrenciler için okullar son yazılı ile kapanır. Okulların büyük bir kısmında son yazılı sınavından sonra ne öğrenci bulunur ne de yoklama alınır.
Varsayalım ki öğretmenler ek ders ücretinin hatırına, yaz tatillerinden fedakârlık edip bu programın “gönüllü” bir üyesi olmayı kabul etti. Öğrenciler nasıl ikna edilecek? Mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarını bulundukları illerde telafi programına aldınız diyelim, köyüne, yazlığına, yurt dışına giden, yaylaya çıkan öğrencilerin durumu ne olacak? Ayrıca klimasız sınıflarda, +40-45C ders nasıl yapılır, bahçeye nasıl çıkılır? Herşeye rağmen programı başarı ile uyguladınız diyelim, gönüllülük esasına dayalı program sonucunda öğrenciler arasında oluşacak seviye farkını hangi programla kapatacaksınız?
Üstelik aşılama ülke genelinde tamamlanmamışken öğretmene, öğrenciye tatil yaptırmamak akıl alır gibi değil. Telafi programın biter bitmez yeni öğretim yılı başlayacak. Öğretmen de öğrenci de zihinsel olarak hazırlık yapma imkânı bulamadan eğitim, öğretime devam edilecek.
Diğer taraftan bizim eğitim müfredatımız sarmal yapıdadır. Sarmal programda bir konu tekrar tekrar ele alınır ve her tekrarda daha derinlemesine işlenir. Bilgiler önceki tekrarlarda öğretilenlere, bunların genişletilmesi ve derinleştirilmesine dayalıdır. Bu yüzden ayrıca bir telafi programına ihtiyaç olduğu şüphelidir.
Telafi programı hazırlamak yerine eğitim öğretimi erken başlatırsınız (zaten erken başlatılıyor), gerekirse ara tatilleri kısarsınız böylelikle açığı kısmen de olsa kapatırsınız.
Anlaşılan Millî Eğitim Bakanlığı hem öğretmene hem de öğrenciye yabancılaşmış, kendi hayal dünyasında oluşturduğu çerçevede yönetsel kararlar alıyor. Ne diyelim Allah sonumuzu hayr etsin.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
05 Kasım 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları