Son Dakika
Kağıthane’de Uyuşturucu Operasyonu
Kağıthane’de motosiklet yayaya çarptı
Kağıthane’de İETT otobüsünü parçalarken yakalandılar!
Kağıthane’de şüpheli ölüm; silahla başından vurulmuş halde bulundu
Kağıthane’dekontrolden çıkan panelvan devrildi
Kağıthane’de 18 yaşındaki genç balerin odasında ölü bulundu
Belki insafsız bir yargı olacak ama okullarımızın “duyarsızlaştırma merkezleri” olarak işlev gördükleri gibi bir kanaat hasıl oldu bir süredir bende. Okula yeni başlayan bir çocuğun yerine kendimi koyarak düşündüğümde bende aynı etkilere, tepki olacak şekilde davranırdım büyük ihtimalle.
Adını hatırlamakta zorlandığım bir film de, Almanlar tarafından Yahudi toplama kampı Auschwitz’ de tutulan bir esirin bir aptal gibi davranarak nasıl kurtulduğunu görmek bu fikrimi daha da pekiştirdi. Çevrenizdekilere karşı tepkilerinizi azalttığınızda veya tepki vermemeye başladığınızda, çevrenizdekilerin de sizden beklentileri önce azalıyor ve bir süre sonra yok oluyor. Bunu çözen esir başlangıçta içine kapanıyor, kimse ile kolay kolay iletişime geçmiyor, kendi iç dünyasına dönüyor ve hayaller kurmaya başlıyor. Tabi kendini mutlu edecek hayaller. Bunun sonucu olarak başka esirler kazma kürek çalıştırılırken, bu esire su dağıtmak, çöp toplamak gibi basit işler yaptırılıyor. Çalışmaktan zayıf düşen esirler birer birer ölürken bu kişi hayatta kalıyor. Buradan çıkaracağımız sonuç bazen çevreye karşı duyarsız davranmak hayatımızı kurtarır. Acaba çocuklarımızda doğal olarak etki-tepki olayının farkındalar mı?
Evde canlı, neşeli, istediği gibi hareket eden, anne-babasına naz yapan, gülen, istediği olmadığında ağlayan, her şeyi deneyerek, sorarak, araştırarak, izleyerek öğrenen bir çocuğu alıyorsunuz, tahtadan yapılmış, normal bir insanın rahat etmesinin imkansız olduğu dümdüz bir sıranın üstüne oturmasını, ellerini bağlamasını ve sizi sessizce dinlemesini istiyorsunuz. Kırk beş dakika boyunca öğrencilerle dolu, havasız bir ortamda sadece sizin yaptırmak istediklerinize konsantre olmasını ve teneffüste de koşmamasını, koşarsa düşebileceğini, diğer öğrencilere çarpıp yaralanabileceğini söylüyorsunuz. Derste öğrencilerin birbiri ile çalışacakları, duygularını düşüncelerini ifade edecekleri etkinlikler yerine zamanlarının çoğunu kitap ve defter üzerinde alıştırmalar yaptırmakla tüketiyorsunuz. Sonuç olarak güzel yazan, güzel okuyan, sessizce dinleyen ama mutsuz, neşesiz, hareketsiz öğrencileriniz oluyor. Her konuda söz söyleme yetisine sahip atalarımız “Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin” sözünü doğrulamak istercesine, bizim kurallarımıza uymayan, merak duygusu törpülenmemiş öğrencilerimizi arsız etmek için var gücümüzle uğraşıyor, kızıyor, bağırıyor ortama uyum sağlamaya zorluyoruz.
Çocukların sezgileri bir çok yetişkinden daha kuvvetlidir. Bir öğretmenin karakterini çözmek çocuklar için en fazla iki ya da üç gün sürer. Öğretmenin neye kızacağını, onu neyin mutlu edeceğini hemen çözüverirler ve ona göre davranırlar. Kendilerini kurtaracak taktikler geliştirirler. Taktiklerini, doğru yanıt özlemi ile tutuşan öğretmenlerine karşı acımasızca kullanırlar. (Çünkü bir çok öğretmen, başarısını öğrencilerin verecekleri doğru cevaplara bağlar.) Öğrenci, kendisine sorulan soruya yanlış cevap verdiğini, öğretmenin davranışından veya yüz ifadesinde anlarsa cevabını değiştirir ve çevreden kendini kurtaracak ipuçları ister. O da olmazsa geveleme taktiğini uygular. Doğru cevaba yakın olabilecek kavramları ardada sıralar. Bunu yapanlar genelde zeki çocuklardır. Hiç başarı umudu kalmayan, kendilerine karşı özgüveni yıkılmış çocuklar ise susmayı ve kendilerine sorulan soruların cevabını bilseler dahi cevap vermemeyi tercih eder. Bir çok denemeden sonra öğrenciden yanıt alamayacağına inanan öğretmen artık bu çocuklara soru sormaktan vazgeçer ve onları derse katmayı düşünmez olur. Taktik işe yaramıştır. Öğretmen, öğrenciyi soruları ile rahatsız etmekten vazgeçmiştir. Bunun bedeli sınıfın tembeli damgasını yemektir ama olsun önemli olan rahatsız edilmemektir. Başaramayacağına inanan bir öğrencinin içine kapanması ve tepki vermemesi kadar doğal bir şey olabilir mi?
Başarı yerine, çabaya ve çabayı desteklemeye odaklanmayan bir öğretmen başarısızlık vurgusu ile duyarsızlaştırma alıştırmalarına başlamış demektir.
Mustafa Aygün
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
05 Kasım 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları