Son Dakika
9 yaşlarındayım. Gece bir rüya gördüm. Kocaman bir odayım. Dört duvarı var ama öyle aydınlık ki içerisi ışıktan gözlerim kamaşıyor. Karşımda bir dev adam duruyor. Ayaklarının dibinde duruyorum. Yüzüne bakmak istediğimde şiddetli ışık net görmemi engelliyor hem de öyle uzun öyle heybetli ki…Ben nokta kadar kaldım o cüssenin yanında. Ellerini saçlarıma sürdü ve:
-Yanındayız hiç merak etme, dedi.
Uyandığımda hiç te umurumda olmadı bu rüya. Çünkü anlamsızdı o yaşlarım için. Birkaç sene sonra ortaokula giderken Din Bilgisi dersinde kitapta Kâbe’nin resmini gördüğümde öğretmenime:
-Öğretmenim ben burayı gördüm, içinde de kocaman bir dev vardı diyerek rüyamı anlatmıştım. Arife hocam beni gözyaşları ile dinlemişti.
15 yaşındayım. Ömrümün en acı dönemlerini geçiriyorum. Bir gece düşümde bir dergâhta gördüm kendimi. Aksakallı bir zat vardı karşımda. İkimizde dizlerimizin üzerinde oturmuş sohbet ediyorduk. Bir ara bana dedi ki:
-Seninle aramızdaki fark şu: Sen insana aşkını; ben Allah’a olan aşkımı anlatıyorum.
-Ben kimseye hiçbir şey anlatmıyorum ki, dedim. Güldü.
Ayağa kalktı ve yan tarafımızda bulunan 4 tane rahlenin önünde Kur’-an okuyan kişilerin başlarına eli ile dokundu. Birden arkasını dönerek bana baktı ve:
-İstersen gel peşimden, dedi.
Gitmedim. Çok uzun yıllar sonra Konya Şeker Fabrikasında bir eğitime gittiğimde; düşümde Mevlana ile görüşüp halleştiğimi anladım.
21 yaşındayım ve yurt dışındayım. Hastanede düşük şekerimle baş etmeye çalışıyorum, zor günler… O gece rüyamda bir dağda idim. Önümde semaya yükselen bir ateş yanıyordu. Etrafında bir yığın insan oturmuş ben de içlerindeyim. Benim yanımda oturan adam bağlama çalıyor ve:
Pir Sultan Abdal’ım ey Hızır Paşa
Yazılan gelirmiş sağ olan başa
Beni hasret koydun kavim gardaşa
Açılın zindanlar pire gidelim; diyordu.
Allah’ım hıçkırıklarla ağlıyor ve dinliyordum. Türkü bitti, bağlamasını bana uzattı ve arkasını döndü gitti. Hayatımda bağlamayı elime almamışken şimdi çalıyor ve söylüyordum. Düşler ne güzeldi…
Gerçekten inanmış hiç kimseden hiç kimseye bugüne kadar asla zarar gelmemiştir. Ancak gerçekten inanmış olacak. Takiyye de olmayacak. İnancını satmayacak, değiştirmeyecek, vazgeçmeyecek. Bu bir mistik düşünce olabilir, bu bir edebi fikir olabilir, bu bir felsefi akımda olabilir… Fark etmez.Yeter ki inansın ve inandığının doğruluğuna kanaat getirsin. Hayat hiç kimseye adil ve cömert olmamıştır. Ölüm tek başına gidilecek bir yolculuktur. Peygamberler seçilmiş ve özel şahsiyetlerdir. Ben kendimde bu konuda fikir beyan etme hakkı bile görmüyorum. Mevlana, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal hepimize ait değerlerdir. Reddedilemeyecek kadar kıymetlidirler, burada ismini sayamadığımız birçokları gibi.
Sokrates; ” Bilgelik, kendi kendimizi yenmektir, oysa cehalet, kendi kendimize yenilmektir ” diyor. Düşlerdeki Deniz; gerçeği aradı hep. Cahilliği ile savaştı. Kendini yetiştirmek için çabaladı, uğraştı, mücadele etti. En çok da kendisi ile yaptı savaşını. Zira insanın kendine ettiğini yedi düvel bir araya gelse edemez. Henüz cehaletinin üst sınırlarında boğuşup duruyor Deniz…Fakat bir şeye inanıyor ve o uğurda yaşıyor:
Doğarken; dili, dini, etnik kökeni, ırkı, aileyi, tenin rengini ve mezhebini kimse seçemiyor. Kâinattaki hiç kimse seçemedikleri için yargılanamaz, suçlanamaz. Hangi din insanın insana zulmünü emreder? Müslümanlık gibi muhteşem bir din de asla zulümyoktur. YaradanAllah herkesi hür iradesi ile yanına alacaktır. Herkes kendinden mesuldür. Cehaletiniz ile baş başa kalın ama bu cehaleti ülkeme infial olarak yansıtmayın. ‘Gazap ve öfkeden kaçınınız. Çünkü onun başlangıcı delilik ve sonu ise pişmanlıktır diyor’ Hz. Ali. İnsançıplaktır. Sadece insan ve ant olsun ki kıblem insandır ve iman ediyorum ki ibadetlerin en güzeli insanı sevmektir.
Aşk ile eyvallah…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
29 Ekim 2024 Köşe Yazıları
21 Ekim 2024 Gündem, İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları
05 Ekim 2024 Köşe Yazıları