logo

BAHARDA KUŞLAR GİBİ…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com


 Özdemir ERDOĞAN dinliyorum. Naif sesi ile okuyor: Baharda kuşlar gibi geldin kondun dalıma, Susamıştın sevgiye Çiçekler sundum sana, Seversin diye, seversin diye…

 Baharın erişilmez huzurunu yaşamayan var mıdır? Hangi coğrafyada olursa olsun bahar hep aydınlığı, tazelenmeyi, yeniden doğuşu simgeler. Yeşilin her tonu içerisindeki güzellikler, yüreğimizdeki kıpırtıları da harekete geçiriverir. Sanki ruhumuz kendini yeniler baharda.

     Birçoğumuzun gördüğü bir rüya vardır. Psikologlar farklı açıklamalar getirmekle beraber ben hep içimizdeki zehiri akıtmak gibi yorumlamışımdır. Rüya şu: Bir uçurumdan ya da gökyüzünden aşağı doğru pervasızca yuvarlanırız. Bu yuvarlanış öyle güçlüdür ki nefesimizin kesildiğini hissederiz. Yere çakılış ve sonsuz huzur.

     Bitişler; her zaman gereklidir yeni başlangıçlara yer açabilmek adına. Her şey bitti diyen birisine; -Umarım öyledir ve kesinlikle her şey bitmiştir; dediğiniz anda aklınız başınızda mı diye size dikkatlice biraz da şaşkınlıkla bakarlar. Oysa yeniden başlamak için bitirmek, tüketmek gerek. Bir denizin içindesiniz. Boğuluyorsunuz. Çırpındıkça daha fazla batıyorsunuz. Ayak parmaklarınız dahi dibe değemiyor. Birden çırpınmanız duruyor ve dibe doğru hızla gidiyorsunuz. Şimdi diptesiniz. Tüm gücünüzle son hamleyi yapıyorsunuz ve yerden kuvvet alarak en muhteşem sıçrayışınızı gerçekleştiriyorsunuz ve ellerinizle ayaklarınızla kısacası tüm vücudunuzla denizin üstüne ulaşmaya ve atmosferin oksijenini almaya doğru mücadele ediyorsunuz. Kazandınız. Artık denizin üstündesiniz. Derin derin nefes alıyorsunuz. Karaya çıkmanız için henüz zaman var. Bir bakıyorsunuz ki elleriniz, kollarınız, bacaklarınız; yosunlarla, denizin içindeki ganimetlerle dolu. İşte biz bu ganimetlere kazanılmış tecrübeler diyoruz. Ne kadar yorulsak ta her zaman bir solukluk nefes için mücadeleyi bırakmamak; insanın yaradılışı gereğidir. Ve yeniden gökyüzüne kavuşabilmek için mutlaka en dibe çakmak gerekir. Başka türlü kuvvet alınamaz yeni sıçrayışlar için. O nedenle ‘ben bittim’ demek, ‘yeniden başlıyorum ’demenin başka söylenme biçimidir.

     En büyük ekonomik krizi yaşamakta olabilirsiniz ve cebinizde bir adet ekmek alacak paranız olmayabilir. Bir hastanenin soğuk koğuşunda hastasınızdır ya da canınızdan bir parçanın canı için endişelisinizdir. En sevdiğinizi kaybetmişsinizdir. Dost darbesi yemişsinizdir. Terkedilmiş ya da terk etmişsinizdir. Mazide ki yaralarınızı bir türlü iyileştirememişsinizdir. İşsizsinizdir. Evlisinizdir, bekârsınızdır, çocuğunuz olmuyordur, çocuğunuz vardır ve çok sorunludur… Bu liste öyle çok uzatılabilir ki… Evet, bunların her biri problemdir, çözülmesi gereklidir. Ama dikkatlice baktığınızda göreceksiniz ki; hepsi insanidir. Yani insana aittir. Dünyanın ne sonu ne de başıdır. Çözülmediğinde de bizi bitirmeyecektir. Bilakis eğer bir acı bizi yıkmayı başaramadı ise kesinlikle güçlendirerek hayata devamı sağlayacaktır.

    ‘Eğer kış , baharı yüreğimde saklıyorum deseydi, ona kim inanırdı…? ‘ diyor Halil Cibran. Ne doğru söz… Çünkü hiç birimiz acı çekerken ya da en büyük sorunlarımızla boğuşurken ‘geçecek’ fikrine sıcak bakmayız. Anı yaşarken kayboluveririz kendi içimizde. En tehlikeli an budur. Suskunluklar; isyanın en asil şeklidir. Hele suskunluk sonrası yüzdeki tebessüm, başarmaya inancın simgesidir.

    Hadi gelin, Özdemir Hoca’nın şarkısını sözlerinde birazcık değişiklik yaparak mırıldanalım. Baharda kuşlar gibi geldim kondum dalına Susamıştım sevgiye Çiçekler sundum sana Seversin diye, seversin diye.

    Bu şarkıyı dinlerken tutacağınız bir el varsa; çok şanslı olduğunuz; dipnottur…

Aşk ile eyvallah

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • ACILARLA YORGUN DÜŞMÜŞ MEMLEKETLER NEFES ALMAYA BAŞLAMIŞ

    28 Aralık 2024 Köşe Yazıları

    6 Şubat Kıyametini yerinde görmüştüm. Allah’ım bu şehirler nasıl ayağa kalkar diye çok üzülmüştüm. Tekrar buraları yerinde görmek için bölgeye gittim. İlçeleri, köyleri gezdim. Ve devletin gücünü yerinde gördüm. Dağ, taş ova Toki konutları ile dolmuş. Yapılan köy evleri bile villa gibi olmuş ve her köye devletin şefkat eli değmiş. ‘’Maşallah’’ diyememek vicdansız insanlar için bile çok  zor. Enkazlar kaldırılmış yerinde dönüşümler bir hayli yol almış. Toki ise adeta kimsesizlerin kimsesi olmuş. Adıyaman’da 22 bin konut tamamlanmı...
  • Zonguldak, Bartın ve Karabük, ‘’Kağıthane’ de’’ buluşuyor!

    09 Aralık 2024 İstanbul, Kağıthane, Köşe Yazıları

    Kağıthane Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek olan Karaelmas Tanıtım Günleri için hazırlıklar tamamlandı. 13-14-15 Aralık tarihlerinde Hasbahçe etkinlik alanında yapılacak olan etkinlik, Zonguldak, Bartın ve Karabük illerinin kültürel ve yerel değerlerini tanıtmayı amaçlıyor. Tanıtım günlerinin açılış programının   Cuma günü öğlenden sonrası yapılması planlanıyor. Programa  Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanı sıra İstanbul Valisi  Davut Gül, tanıtım günlerinin ev sahibi illerin vali milletvekili kaymakam ve belediye ba...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI-II

    05 Kasım 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) Bir önceki yazımızda, Cumhuriyet Dönemine kadar geçen süreçte yabancı okullar meselesini ele almıştık. Bu yazımızda ise Cumhuriyetin ilanından sonraki süreci ele alacağız. Özetlemek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı okullar ile tanışması 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın sağladığı fırsatları kullanan misyonerlerin gayreti ile sayıları bu okullarınhızla sayıları artmıştır. Örneğin 1908 yılında Osmanlı’nın sadece taşra vilayetlerinde, 2.948 Gayrimüslimve 297 Ecne...
  • SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI

    29 Ekim 2024 Köşe Yazıları

    (Yabancı Okullar Meselesi) “İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır.Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur. Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kü...