logo

AŞK ÖZLETİR…

Derya Deniz Dinç

Derya Deniz Dinç
ddinc@windowslive.com

Bazı klişe sözler vardır ve benim hiç hoşuma gitmez. Örneğin denir ki: ’Uzaklıklar ve özlem küçük aşkları öldürürken büyük aşkları güçlendirir.’… Ne alakası var diye düşünmeden edemem. Aşkı besleyen kriterler vardır. Dokunmak gibi, paylaşmak gibi, hissetmek gibi… Bunları yaşamadan, aşkı nasıl besleyeceksiniz de aşk ayakta kalacak? Aşk özlemektir. Öyle çok özlemektir ki özlemekten öfkelenebilmektir. Âşık için maşuku yanında iken bile hicran vardır. Hep bir sonraki adımda kaybetme korkusu yakar içerisini. Bir yanılsamadır aşk, kabulleniyorum. Ancak reddedemeyeceğimiz başka bir gerçekte, aşkın geçici delilik halidir. Belki de bu sebeple ‘aşkın gözü kördür’ denir. Devam eden aşktaki özlem ile ayrılık ile sonuçlanmış bir aşkın yaşayacağı özlem depremi birbirinden farklı tezahür edecektir. Henüz karşılıklı yaşanan bir beraberlik ve aşk söz konusu ise âşık özlediğinde; ya maşukuna ulaşmanın yollarını bulacak ya da en kötü ihtimalle maşukundan çıkaracaktır özleminin hırsını… Aşkın iki kişi ile yaşanmasının en güzel örneklerinden birisidir bu. Zor olan ayrılıkla sonuçlanıp henüz bitememiş bir aşkta yaşanan özlemdir. Bu özlem öyle zor, öyle acımasız, öyle yakıcıdır ki, çekene tekâmülü öğretir. Keşkelerin en çok yaşandığı ve var olduğu yerdir özlemler. Hep keşke olsa, keşke görsem, keşke dokunsam, keşke, keşke keşke deriz.Çaresizlik özlemenin en son sınırıdır. Aşkın dilsiz yanıdır. Asıl gerçek şudur ki, özlenen yanındayken dahi özlediğine doyamazken; yanında ya da artık hayatında yokken katlanmayla baş edebilmektir. Severken gözlerimizle değil yüreğimizle görmeyi öğreniyoruz. Leyla’nın Mecnun’a eşsiz gelmesi de bundan değil midir? Her hatası, her kusuru, her yanlışı görünmez oluyor âşık olunca. Çünkü aşk koşulsuz kabulleniştir. Aşkın güzel yanları yok mudur? Maziyle barıştırır sizi mesela… Mesela herkesi her şeyi sevmeye, affetmeye başlarsınız. Kendinize bile dar gelirken, herkesi kucaklayan kocaman bir dünyanız oluverir. Kötü gelmez size en sevmediğiniz yemek bile. Aşk sizi güzelleştirir ve kolay eder tüm zorları. Bu sebeple değil midir; kralların tahtından feragat etmesi, Ferhat’ın dağları delmesi… Ama özlemek? İşte o başlı başına bir kahır olur âşık için. Bazen sesini duymakta yetmez, yüzünü görmekte. Hep bir adım ötesini istersiniz… Hep bir fazlasını… İroninin ya da empatinin hiçbir şekilde yer almadığı bir süreçtir aşığını özlemek. Bildiğin ve inandığın her şeyi unutursun özlerken… Sabrın sınırlarının en ciddi manada zorlandığı noktadır özlemek… Sol yanınızdaki sızı sızlar da siz bir şarkının notalarında kendinizi avutmanın yollarını ararsınız. ‘Rüzgâr söylüyor şimdi o yerlerde bizim eski şarkımızı’… İçiniz buruklaşır, gözlerinizdeki yaşı kimseler görmesin telaşına düşersiniz… Eğer içinizde ona kavuşmanın en küçük ümidi bile varsa bu yaşama sebebinizdir artık… Peki ya bu ümit yoksa? Peki ayrıldınızsa???????? Önce arabaya atlarsınız. İçinizde bir safra var da onu atmaya sabırsızlanıyormuş gibi son sürat yola revan olursunuz. Kendinizi birden bire ya bir dağın başında, ya bir denizin kenarın da ya da en ıssız ve ücra yeriniz neresi olacaksa orada bulursunuz. Çünkü safrayı atma zamanıdır. Arabanızdan inersiniz. Sesinizin yettiği avazınızın çıktığı kadar haykırarak bağırarak ağlamaya başlarsınız. Ağlarken hep şu cümle vardır dilinizde: -Çok özledim Allah kahretsin, dayanamıyorum………… Zamanın geçiş boyutundan sıyrılmış bir haldesinizdir artık. Sadece siz ve siz varsınızdır. Birden çok yorulduğunuzu hissedersiniz. Yorgunluğunuz fiziki değildir asla. Siz özlemekten yorulmuşsunuzdur. Öyle derin bir nefes alma ihtiyacınız olur ki göğsünüzde ki taş izin vermez huzura kavuşmanıza. Dönüş yolundasınızdır.


   Hala bir gözünüz telefonda arar mı, arayacak mı diye beklerken, siz aranmayacağınızdan emin olarak yolunuza devam edersiniz. Bu kez daha ağır daha yavaş daha sakin gidiyorsunuzdur yolda. Ne bekleyeniniz, ne beklediğiniz ne de yetişecek yeriniz vardır. Safra atılmıştır. Ne kadar sonra yeniden oluşacağını siz de bilmiyorsunuzdur. Gidiyorsunuzdur sadece… Öldürmeyen acı güçlendirir; diyor Friedrich Nietzsche… O halde acılarımızla güçlenerek katlanacağız ve çoğalacağız. Hiç kimse bizden daha önemli değil. Çünkü biz yok isek bize ait olanlarda yok demektir. Var eden biziz; bize ait olanları. Sabretmeyi öğreniyorum ve katlanmayı. Ancak dünya başıma yıkılmıyor artık. Çok bilindik bir söz takılıyor dilime; ’unutmak insanın elinden gelmez; başına gelirmiş. Giden gitti. Biliyorum. Kabul ediyorum… HOŞÇAKALSIN Hayata yeniden ve dört elle sarılmanın tek sırrı vardır. Kendimizi sevmek ve kendimize inanmak… Çünkü kendimizi seversek sevebilmeyi başarıyoruz, kendimize inanırsak bize inanmalarını sağlıyoruz. Yaşamı en güzel hali ile yaşamak sadece hakkımız değil aynı zamanda görevimizdir. Zira provası, tekrarı olmayan bir değerdir yaşamak. Artık Araf’ta değilim. Kendi cennetime doğru gitmek için yola çıkıyorum. Yenileri, yenilikleri, heyecanları, hayata dair ne varsa sayamadığımız her şeyi heybeme alarak… Hatalarımız bizi var eden ve tecrübeli kılan yanımız… Ben hatalarımı da göğüslemeye hazırım. Bana katılmak için geç değil. Bir kez daha denemek içinde değil… Ne dersiniz?

Aşk ile eyvallah…

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • GÜZEL OLAN GEÇMİŞE ÖZLEM..

    24 Temmuz 2024 Köşe Yazıları

    Sevgili okurum. Bu yazımızda, geçmişte ve günümüzde yaşanılan, komşu ve komşuluk ilişkilerine değinmeye çalışacağız. Bu konuyu, hemen her zeminde vurguluyor ve geçmişe özlem duygularımızı dile getiriyoruz. Önceki yazılarımızda olduğu gibi, bir takım örnekler vererek, mevcut ve gelecek nesillere, yaşanılan gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Bu gerçeklerden hareketle, insani görevimizi yerine getirdiğimize inanıyoruz. Evet; toplum içindeysen, birlikte yaşama bilincine ulaşmış olmanız gerekiyor. Paylaşmayı bilmen gerekiyor. Saygıyı ve muhabbeti bi...
  • 20 Haziran 2024 Köşe Yazıları

    Mezarlıklar Vazgeçilmez Diye Anılan İnsanlarla Doludur Zamansız gelme ve zamansız gitmeler her zaman insanoğlunu üzer. Dünya gelmelerle,  gitmelerle dolup boşalıyor.  Tüm canlılar doğuyor, gelişiyor büyüyüp sonra da ölüyor. Kural ve kaide Allah tarafından böyle konulmuş. İnsanlık topraktan geldiği için tekrar toprağa dönerek geldiği yerde eşitleniyor.  ‘’Bu vesile ile geçen hafta değerli bir dostumuzu kaybettik, uzun yıllar birlikte hak yolda siyaset yaptığımız, Milli Görüş emekçilerinden Eyüp Doğan kardeşimiz rahmana ...
  • YERLİ VE MİLLİ

    24 Mayıs 2024 Köşe Yazıları

    YERLİ ENERJİMİZ KÖMÜR VAZGEÇİLMEZİMİZDİR Kömür konusunda bir Bilgi hatırlatması yaparak başlamak istiyorum. Ülkemizin birçok yerinde kömür yataklarımız mevcuttur. Bu kömürler genelde genç kömürler sınıfındadır. Genç ve orta linyit grubuna girmektedir. Kömürün yaşıyla alakalı olarak evreleri şöyledir. LEONARDİT-TURBA-GİTYA-GENÇ LİNYİT-ORTA LİNYİT-LİNYİT-TAŞKÖMÜRÜ (Maden kömürü)-ANTRASİT ve en son hali ELMAS’tır. Ülke olarak petrolümüz, doğalgazımız yok ama kömürümüz var. Cenab-ı Allah’ın bizlere sunduğu Kömür nimetini en iyi ve en veri...
  • YOBAZLIK VE YOZLAŞMIŞLIK.

    24 Mayıs 2024 Köşe Yazıları

    İnsanoğlunu diğer yaratıklardan ayıran en önemli özelliklerden biriside geçmişini bilmesi ve ecdadıyla fikir irtibatında olması gerekliliğidir. Hal böyle iken, özellikle benliğimizi yok etmek geçmişimizden uzaklaştırmak, kültürümüzden tarihimizden yoksun bırakmak için on yıllardır senaryolar yazılmakta ve çeşitli zaman ve zeminlerde hayata geçirilmektedir. Bu muazzam çalışma iç ve dış mihrakların ortaklaşa çalışmasıyla başarı elde etmiştir. Dolayısıyla günümüzdeki giyim ve konuşma kültürü işte bu menfi çalışmaların  eseri olmuştur. ...