logo

DEĞERLER TOPLUMUNDAN DEĞERSİZLEŞTİRİLEN TOPLUMA

Mustafa Aygün

Mustafa Aygün
mustafaaygun3458@hotmail.com


İnsan doğasının iyi mi, kötü mü olduğu asırlardır tartışılan bir konudur. İnsanoğlunu doğuştan kötü olduğunu kabul eden Hristiyanlık öğretisine karşı Freud, Piaget gibi psikologlar, bebeğin dünyaya doldurulmaya müsait boş bir levha olarak geldiğini iddia etmişlerdir. Ancak bu konuda bebekler üzerinde yapılan deneyler, bebeklerin iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırabildiklerini göstermiştir.

Şurası bir gerçek ki ister kötü ister doğuştan iyi, isterse boş bir levha olarak dünyaya gelsin, insanoğlunun yapısı yozlaşmaya çok müsaittir. Selin önündeki yaprak gibi toplumsal konjektöre çabucak uyum sağlar. Melek gibi dediğiniz insanlar, ideolojik, dini, milli vb. yönlendirmelerin etkisiyle bir süre sonra canavarlaşabilir. Tarih bunun sayısız örnekleri ile doludur.

Günümüzde ailenin ve sosyal çevrenin etkisinin azalması sonrası bireysel anlamda özgürleşen insanlar, toplumlu ayakta tutan değerleri görmezden gelmeye, kanun ve kurallara dayalı düzeni daha çok önemsemeye başlamışlardır. Ancak mesleki, ahlaki, toplumsal değerler ile desteklenmeyen kanun ve kuralların, değer aşınmasına uğramış toplumlarda düzeni ve huzuru sağlamada yetersiz olduğu ortadadır.

İnsanların topluma uyum sağlama ve birey olarak var olma arasında yaşadıkları karmaşa, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ve belli odakların pompalaması ile son yüzyılda daha da artmıştır.Kuşkusuz tarihin hiçbir döneminde insanın bireyselliği ve bireysel özgürlüğü bugünkü kadar kutsanmamıştı. “Başkalarına zarar vermedikten sonra istediğini yap” anlayışının, bir süre sonra toplumun karşısına çözülemez problemler olarak döndüğü bir dönemde yaşıyoruz. Bunun bir sonucu olarak derdimizi anlatacağımız, yanlarında teselli bulacağımız, külüne muhtaç olduğumuz komşu ve akrabalarımız arasındaki irtibat her nesilde biraz daha azalmaktadır.

Toplumsal düzlemde, sınırsız bir özgürlük ortamında kişiler arasındaki çatışmaların alacağı hal anarşi ve düzensizlik olacaktır.İnsanın akıl sahibi bir varlık olması, nesne ve olguları izleme, karşılaştırma ve aralarında bağlantılar kurmasını sağlamakla kalmaz, hangi durumda ne yapması ve nasıl davranması gerektiğine karar vermesine de yardım eder.  Her bireyin kendi çıkarına davranması ile herkesin zararına olacak bir karmaşa ortamı doğacağından, ortak uzlaşı arayışı arayışının bir sonucu olarak kurallar ortaya çıkmıştır. İnsan doğduğu toplumda hazır olarak bulduğu bu kurallar, çevrenin genişlemesi ile yeni boyutlar kazanır. Aile, sokak, okul, çalışma hayatı şeklinde girilen ortamların her birinde yeni kurallar karşımıza çıkar. Bütün bu kurallar, davranışta bulunanın, o durumda yapması veya yapmaması gerekeni söyler.  Bu nedenledir ki toplum içinde bireylerin hemen hemen her davranışı dini, ahlaki, siyasi, örfi, mesleki vb. kurallar tarafından belirlenir.

Bir toplumu salt kanun ve kurallarla ayakta tutamazsınız. ABD’de elektrikler kesildiğinde marketlerin yağmalanması, olaylarla hiçbir ilgisi bulunmayan insanların mallarına zarar verilmesi buna güzel bir örnektir. Yine çeşitli ülkelerde meydana gelen toplumsal olaylarda, sokaklarda bulunan arabaların, mağaza ve dükkanların tahrip edilmesi, devlet dairelerinin yakılması, suçsuz insanlara şiddet uygulanması gibi vandalizmi çağrıştıran durumlar, etik ve ahlaki değerlerle donatılmamış birey ve toplumların canavarlaşabileceğinin açık göstergesidir.

İnsan davranışının yönünü belirlemede ve toplumsal öncelikleri sıraya koyma noktasında değerler, etik, ahlak, norm ve kanun, örf, adet ve ananelerle etkileşim içerisindedir. Gücünü değerlerden almayan veya değerlerle desteklenmeyen kurallar, toplumsal alanda zayıf kalacaktır.Bu durumda insanlar sokaklarda güven içinde yürüyemez, fikirlerini özgürce açıklayamaz hale gelecektir. Tv kanallarının reyting uğruna, “şüyuu vukuundan beter olan olayları” her gün insanların hayatına sokarak sıradanlaştıracaktır. Adaletin, hakkın önemsenmediği, yozlaşmanın sıradanlaştığı bir toplumda ise düzen ve huzur kalmayacaktır.

Buradan hareketle değerlerin maddi gereksinimlerin abartıldığı, gösterişin hoş karşılandığı, fakirlerin görmezden gelindiği, makam ve mevkiinin kutsandığı, güçsüz ve zayıfların horlandığı, paranın en büyük değer kabul edildiği bir toplumun dini, etik, ahlaki, örfi değerlerini yitirmediği iddia edilebilir mi?

Paylaşın:
#

SENDE YORUM YAZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • DİKKAT DOKUNAN YANAR

    04 Eylül 2025 Köşe Yazıları

    Son zamanlarda Türkiye’nin gündeminde hep yolsuzluk ve hırsızlıklar var. Hiç umulmayan  kişilerden neler, neler çıkıyor. Özellikle CHP’li belediyelerin  her gün organize işleri ile gözlerimizi açıyoruz. Ama hırsızın sağı, solu olmaz … Bizler;’’ hırsızlık yapan kızım Fatıma’da olsa da elini kesin’’ diyen peygamberin ümmetiyiz. Kim yapıyorsa mutlaka üzerine gidilmelidir. Toplum bu konuda iyice sıradanlaştı … İnsanlar,  önemsemedikleri gibi dürüst olanları bile saflıkla itham ederek neredeyse  yolsuzluğa teşvik ediyor. Hal ...
  • BİZ OLMAK

    17 Haziran 2025 Köşe Yazıları

    İnsanın hayatında; uğraşı, emek, alın teri, çaba, istek, azim, cesaret, hoşgörü, paylaşım, yardımsever olmak, istişare, iyi niyet, risk gibi unsurlar hep var olmuştur. Ayrıca, kişilere göre değişkenlik arz eder. Diğer yandan, normal bir in- sanda olmaması gereken bir takım unsurlar da, maalesef zaman zaman kendini göstermiştir. Bunlardan, yalnızca biri da- hi, insan yaşamını menfi olarak etkilemeye yetiyor, artıyor bile. Nedir bunlar diye aklımızdan soru geçebilir. İşte bir kaçı. Kıskançlık, miskinlik, haset, nefret, kin, hin, hazımsızlık, peş...
  • RAÇHAEL  KORRIA’YI YI ÖZLEMLE ANIYORUZ

    10 Haziran 2025 Köşe Yazıları

    1969’da İsrail askerleri Kudüs’te Müslümanların kutsal merkezlerinden Mescid-i Aksa’da büyük bir yangın çıkartıyor. O sırada İsrail Başbakanı olan Golda Meir şunu söylüyor: “O gece sabaha kadar korkudan uyuyamadım. Sandım ki, Müslümanlar dört bir taraftan İsrail’e girecek. Lakin sabah oldu ve korkulan olmadı. İslam ülkelerinin gazetelerinde bile bu olay haber olmamıştı.  İşte, o zaman idrak ettim ki, biz dilediğimizi yapabiliriz. Zira bu ümmet uyuyan bir ümmettir”. İşte hakikaten Siyonist  İsrail o günden bu güne tam ...
  • İNFAK’TA YARIŞ İNSANI ÖZGÜRLEŞTİR

    28 Mart 2025 Köşe Yazıları

    Sahabe İnfakı imanın en önemli gerçeği olarak kabul etmiş bu uğurda birbirleriyle yarışmıştır.  ‘’Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe  asla iyiliğe erişemezsiniz şüphesiz ne infak ederseniz Allah onu bilir’’  ayeti,  sahabenin İnfak anlayışının temelini oluşturmuştur.  Ayet, iyiliğe ve hayra erişmek için sadece  iman etmenin yeterli olmayacağını ifade ederken İnfak etmeninin dinde en belirgin ölçü olduğunu vurgulamıştır. Bu ayet aynı zamanda Müslümanları sınamaya tabi tutarak onların iman ölçülerini test etmiştir...